Geçen gün bir arkadaşımla konuşurken bana çok çalıştığını, işini en iyi şekilde yaptığını ama insanların onu takdir etmediğini, hatta eleştirdiğini söyledi. Sonra da sanki insanlara sürekli kendinizi ifade etmeniz, ne bildiğinizi, ne düşündüğünüzü, neyi neden yaptığınızı, neler yapabildiğinizi anlatmanız gerekiyor diyerek uzun uzun şikayet etti.
Bunu duyunca durup kendi yaşadıklarımı, deneyimlerimi düşündüm, kendimden bahsetmeme gerek kalmadan emeğimin ödüllendirildiği zamanları hatırladım. Evet böyle bir çok deneyimim var. Ama öte yanda diğer insanlara düşündüklerimi, niyetimi, yaptıklarımı ve yarattığım etkiyi anlatmak zorunda kaldığım deneyimlerim de var. Hem kendi yaşadığım deneyimlere hem de koçluk yaptığım kişilerin deneyimlerine baktığımda, hepimizin diğer insanların bizi nasıl algıladığından sorumlu olduğumuzu düşünüyorum. Beni yanlış anlamayın, iş yapmayarak, birşey üretmeyerek sadece algı yönetmekten bahsetmiyorum. Söylediğim şu ki; Kimse bizim beynimizdeki niyeti okuyamıyor ve herkes olayları, kişileri, durumları değerlendirirken, gördüklerini, şahit olduklarını, kendi zihinsel filtresinden geçirerek bir sonuca, yani bir algıya varıyor. O andan itibaren de bu algı onun gerçekliği oluyor. Eğer bir kişinin davranışları diğer insanlar tarafından kötü bir şekilde algılanıyorsa, o kişinin omzunu silkerek, ''Ben buyum, bildiğim gibi davranırım insanlar ne isterlerse düşünsünler'' yaklaşımıyla hareket etmesi bireye, etrafındakilere, dolayısıyla da şirketlere zarar veriyor. Bu yüzden de diyorum ki; şirketinizde olumlu bir etki yaratmak, ulaşmak istediğiniz fırsatları yakalamak istiyorsanız, insanların sizin hakkınızdaki algılarına bilinçli bir biçimde tesir etmeniz gerekiyor.
Pazarlama uzmanları algının gerçeklik demek olduğunu iyi bilir. Aynı şekilde, iş dünyasında da, diğer kişilerin sizinle ilgili algıları, onların sizin hakkınızdaki gerçeklikleridir. Bu algılar doğru olsa da olmasa da...
Yöneticinizin, meslektaşlarınızın, astlarınızın ve diğer çalışma arkadaşlarınızın size dair birtakım algıları mutlaka vardır ve hergün kararlarını bunlara dayanarak alırlar. Burada önemli olan şey, bu algıların nasıl olduğudur. İyi mi, kötü mü? Doğru mu, değil mi? Bu algı nasıl olursa olsun, her koşulda bunlar üzerinde bir tesir oluşturmak ve belki de değiştirebilmek için, önce algılarının ne olduğunun farkında olmanız gerekir. Böyle bir bilgiye ulaşamazsanız, yani insanların sizi nasıl algıladıklarını fark edemezseniz bu algıyı yönetmeniz de imkansızdır.
Ben, ''360 derece geri bildirim'' sürecinin bu anlamda etkin bir yöntem olduğuna sık sık şahit oluyorum. Çok farklı sektörlerden yöneticilerle ve yönetici takımlarıyla yaptığım koçluk çalışmalarında 360 derece geri bildirim sürecini kullanıyorum. Bu çalışma, birlikte çalıştığım kişilerin diğer insanların kendileriyle ilgili mevcut algılarını fark etmelerine yardımcı oluyor. Yöneticilerin aldığı bu geri bildirim, sergiledikleri davranışların ne gibi etkileri olduğunu fark etmelerini sağlıyor. Bunun yanında bir yönetici olarak ''kişisel ve profesyonel becerilerinin'' diğer insanlar tarafından nasıl algılandığını da daha iyi anlıyorlar. 360 sürecine, etkin bir koçluk da eklendiğinde, yöneticiler başarıyı kendilerine getiren şeylerin neler olduğunu ve daha etkin olmak için hangi becerileri geliştirebileceklerini açık bir biçimde görebiliyorlar. Eğer üzerine düşmezlerse, yaptıkları iyi şeyleri bile gölgede bırakabilecek ve büyük olasılıkla kariyerlerini raydan çıkarabilecek kör noktaların farkına varıyorlar.
360 anketi ve geri bildirimi sayesinde öz farkındalığı artan yöneticiler, bu aşamada eğer etkili bir koçluk da alırsa, 360 geri bildiriminden kendilerini geliştirecek, ''Bir Üst Versiyon''larını yaratacak uygun aksiyonları çıkarabiliyorlar. Diğer kişilerle daha etkin bir biçimde çalışmayı öğreniyorlar. Bu da yöneticilerin şirket hedeflerine daha ciddi bir biçimde katkıda bulunmalarını sağlamış oluyor. Yönetici kendi davranışlarını ve başkalarının algılarını proaktif şekilde yönetiyor, birlikte çalıştığı kişiler üzerinde olumlu bir etki yaratıyor, bu sayede iş sonuçları iyileşiyor. Kısacası, sonuçta herkes kazanmış oluyor.
Diğer insanların bizim hakkımızdaki algılarını yönetme sorumluluğumuz olduğuna siz de katılıyor musunuz? Görüşlerinizi bizimle paylaşın.
İlginizi Çekebilecek Diğer Bloglar:
360 Derece Geri Bildirimdeki Algı Farklılıkları
Başınızda Bir Şeytan Boynuzu mu Var, Yoksa Bir Melek Halesi mi?
En İyi 360 Derece Geri Bildirim Uygulamaları
360 Geri Bildirimime Nasıl Tepki Verdim
Liderlik Zekâsının Önündeki 4 Engel
