Sevgili Kritik Beceriler,
Kimi zaman yöneticilerin, çalışanların sorunlu davranışlarını, ''aslında çok iyi bir insan olduğu ve dolayısıyla niyetinin kötü olmadığı'' gerekçesiyle affettiğini gözlemliyorum.
Ben de yıllarca sivil toplum kuruluşlarında çalıştım ve aslında bende bunu hem yaptım hem de başkalarının yaptığına şahit oldum. Bu bana Kritik Konuşmalar eğitiminde öğrendiğim kişinin kendine yazdığı çaresizlik hikâyelerini hatırlatıyor. Yani yapacak bir şey yok aslında iyi bir insan ama fazla yetenekli değil türünden çaresizlik hikayelerini. Bu tür hikâyelere dair söyleyecek bir şeyiniz var mı diye merak ediyorum.
Rumuz: Meleklerin Gazabı
Sevgili Meleklerin Gazabı,
Bu ilginç ve düşündürücü soru için teşekkürler. Haklısınız, kendi kendimize başkaları hakkında anlattığımız hikâyeler her zaman olumsuz olmuyor. Bazen de başkalarının motivasyon eksikliğini ya da kötü niyeti karşısında (en sık rastlanan hikâye türü) kendimize pespembe bir hikâye uyduruyoruz. Sonra da, sizin de dediğiniz gibi, sırf söz konusu kişi iyi bir insan olduğu için sorunu affediveriyoruz.
Burada “affetmek”ten kastınızı iki şekilde yorumluyorum. Ya o kişiyle konuşup, sorunu çözüp, yaptırım uygulamamaktan söz ediyorsunuz ya da (ki bu daha olası) sorunlu davranışı görmezden gelmekten bahsediyorsunuz. Çünkü ne de olsa karşınızdaki iyi niyetli bir insan. Hatta bir sivil toplum örgütünün çatısının altında, sözünü ettiğimiz kişi bir gönüllü bile olabilir. İyi niyetli bir gönüllüye kim hesap sormak ister ki?
Ben ikinci seçeneği yanıtlıyorum; yani çok iyi ve nazik olduğu ve doğru olanı yapmaya çalıştığı için “ bu melek gibi insana” bir şey söylememeyi seçtiniz. Bu bir hata. Başkalarına yol açtıkları sorunlar hakkında bir şey söylememek ilk başta cazip gelse de, sessiz kalmak oldukça tehlikeli olabilir. Bu, sorunun devam etmesine, diğer kişinin yararlı geri bildirimden mahrum kalmasına ve zayıf veya hepten noksan bir hesap verebilirlik kültürüne yol açar.
İnsanları iyi kalpli olarak sınıflandırıp kötü davranışlarını görmezden gelmek ne derece ciddi sonuçlar doğurur? Bu iyi düşüncelere sahip olan kişi açısından, başkaları hakkında her zaman en kötüsünü düşünmektense iyi şeyler düşünmek tabii ki tercih sebebidir. Ne var ki, kurumun maruz kalacağı sonuçlar açısından, iyi düşünmek ve profesyonellikten uzak davranışların sürmesine göz yummak yıkıcı olabilir.
Çalışma hayatım boyunca, kendini sevdirme ve profesyonel davranma açısından farklı kişilik kombinasyonlarındaki çeşitli insanlar üzerine şu gözlemleri yaptım. Profesyonellikten uzak ve sevilmeyen kişiler hemen kapı dışarı edilip maziye karışıyor. Bunlar işi berbat ettikleri gibi, kimse de onlarla çalışmak istemiyor. Sevilen ve profesyonel davranan kişiler, nerede çalışırlarsa çalışsınlar, uzun, güzel kariyerlere sahip oluyor. Sevilmeyen fakat profesyonel davranan kişilerse genellikle dışlanıp yalnız bırakılıyor.
Sonuncu ve en tehlikeli kombinasyonu unutmayalım: Profesyonel davranmayan fakat sevilen kişiler, yani sizin “melek” adını verdikleriniz. Kötü tarafımızdan kalktıysak onlara “zayıf halka” da diyebiliriz. Etiketleri ne olursa olsun, bunlar şirketinizin ölüm fermanını imzalayabilirler. İşe yaramadıkları halde, yıllarca kurumda kalabilirler.
İyi kalpli insanlara iyi davranma stratejisinin altında hatalı bir varsayım yatar. Hoş insanları davranışlarından sorumlu tutmakta tereddüt ederiz çünkü bunun nedense kaba, acımasız ve duyarsız bir davranış olduğunu düşünürüz. İyi insanların kalbini kırmak istemeyiz. Bir sorunu parmakla göstermek kırıcı bir şeydir, öyle değil mi?
Bu varsayımın altındaysa öngörülebilir bir kalıp yatar. Kötü performans gösteren birine bir şey söylemek konusunda kendimizi tutar (biraz önce söz ettiğim sebeplerle), bu vasat performans yüzünden giderek canımız sıkılır ve sonunda bir şey söyleriz. Söylediğimiz şey ağzımızdan sert, hatta kırıcı bir biçimde çıktığı için de, sorunlar hakkında konuşmanın kırıcı bir şey olduğuna dair inanışımızı doğrulamış oluruz.
Bütün bunların çözümü, insanlarla sorunlar hakkında konuşmanın sert ya da duyarsız bir şey olduğuna dair algımızdan kurtulmaktır. Bu genellikle yapabileceğimiz en yararlı ve nazik şeydir; tabii son ana kadar susup, öfkeyle kalkıp zararla oturmazsak. Sorunu açık, tarafsız sözcüklerle tanımlamak ve diğer kişiye kendi bakış açısını sormak, önemli bir sorun çözme konuşması için harika bir başlangıç olur. Diğer kişi artık sizin bakış açınızın farkındadır ve ikiniz baş başa verip, geliştirilmesi gereken bir şey varsa açıkça konuşabilirsiniz.
Bu etkileşime, arkadaşlarımla birlikte yazdığımız Crucial Conversations adlı kitapta ve Crucial Conversations eğitimlerimizde ayrıntılı olarak yer veriyoruz. İşin aslı, iyi bir başlangıç yapmaktan fazlasını gerekiyor, fakat en azından şimdilik, altta yatan nedene odaklanmakla yetineceğim.
KRİTİK KONUŞMALAR EĞİTİMİ
İnsanlara, onlara hiçbir faydası olmayan etiketler yüklemeyelim. Bu, onlarla sıradan insanlar olarak konuşmamızı engelliyor. Sorunlar hakkında konuşmanın doğası gereği kırıcı bir şey olduğu düşüncesinden de kurtulalım. Açıkça, dürüstçe ve profesyonelce konuşmak genellikle verilebilecek en insancıl tepkidir.
KERRY