Korona Virüsünden Sonra Dünya Eskisi Gibi Olmayacak.

Content Writer VANESSA BATES RAMIREZ
  • calendar
    YAYINLANMA TARİHİ 01.Ağu.2021 11:48:04
  • clock
    OKUMA SÜRESİ 12 minutes

Vanessa Bates Ramirez

Mar 22, 2020

By 

This article originally appeared on Singularity Hub, a publication of Singularity University.


Nerede yaşadığımıza bağlı olarak, son günlerde, haftalarda ya da aylarda hayat bir hayli değişti. Yeni korona virüsünün yayılımı kontrol altına alınmaya çalışılırken muhtemelen değişmeye de devam edecek. Fakat daha şimdiden evde oturmaktan bıktık; ailemizi ve arkadaşlarımızı özledik; her şey iptal oldu; ekonomi sallantıda ve gelecekte bizi neler beklediğine dair korku ve kaygılarımız var.
Bu durumun bir an önce geçmesini istiyor, bunun an meselesi olduğunu düşünüyoruz. Her şey normale döndüğünde yapacaklarımızla ilgili planlar yapıyor ve bunun gerçekleşmesine bel bağlıyoruz.

Peki ya hayat asla tam olarak korona virüsü öncesine dönmezse? Bu pandemi bir dönüm noktasıysa ve bundan sonra dünya bir daha bildiğimiz gibi olmazsa?

Daha da önemlisi -ve de daha iyimser bir bakış açısıyla- dünya bu krizden eskisinden daha iyi bir halde çıkarsa?

Hacking Darwin: Genetic Engineering and the Future of Humanity kitabının yazarı, teknoloji ve sağlık fütüristi, jeopolitik uzmanı, girişimci ve Atlantic Council’ın kıdemli üyesi Jamie Metzl, bunun mümkün olduğunu, ancak tamamen şu anda ne yaptığımıza ve nasıl davrandığımıza bağlı olduğunu düşünüyor. Singularity University’nin COVID-19’la ilgili sanal zirvesinde , Metzl, neden bir daha “normale dönmeyeceğimizi” düşündüğünü ve daha iyi bir yeni normal inşa etmek için şu anda neler yapmamız gerektiğini açıkladı.

Tarihin İzleri

Pek çoğumuzun ömründe gördüğü en çarpıcı jeopolitik olay, 11 Eylül 2001’de gerçekleşen terör saldırılarıydı. Dünya o gün değişti ve bir daha asla eskisi gibi olmadı.

Ölüm oranı nispeten düşük olan grip benzeri bir pandemi, binlerce masum insanın kasten öldürüldüğü bir olayın yanında önemsiz görünebilir. Fakat Metzl’ın dediği gibi, “Ben bunun 2001’den çok daha büyük bir şey olduğunu iddia ediyorum. Bu bence daha çok 1941 gibi bir şey.”

1941, II. Dünya Savaşı’nın ortasıydı. Kimse savaşın sonucunun ne olacağını bilmiyordu, herkes dehşet içindeydi ve ABD ile müttefikleri yenik düşüyordu. “Ancak bu en karanlık zamanlarda bile,” diyor Metzl, “insanlar geleceklerini tahayyül etmeye başlamışlardı.”
Başkan Roosevelt meşhur Dört Özgürlük konuşmasını yaptığında ve Amerikalı ve Britanyalı liderler, savaş sonrası uluslararası düzene dair vizyonlarını özetleyen Atlantik Bildirisi’ni ilan ettiğinde yıl 1941’di.

Şu anda içinde bulunduğumuz durum elbette farklı; bu bir savaş değil. Metzl’ın ifadesiyle bu, “bilim ve biyoloji dünyalarıyla jeopolitik dünyasının kavuşması.” Ve korona virüsü krizi devam ettikçe jeopolitik sonuçları çok daha büyük olacak.

Eski Dünya Ölüyor

Metzl, İtalyan komünist teorisyen Antonio Gramsci’nin 1930’larda yazdığı bir cümleyi alıntılıyor: “Eski dünya ölüyor, yenisi doğmaya çalışıyor. Şimdi canavarlar zamanı.”

Ne iddialı bir ifade!

Metzl bunu ayrıntılı bir biçimde açıklıyor. Her şeyden önce, hepimizin içinde büyüdüğü II. Dünya Savaşı sonrası düzenin, daha virüs ortaya çıkmadan ölmekte olduğunu söylüyor.

II. Dünya Savaşı sonrası geleceği planlayanlar, egemenliğin paylaşıldığı ve milliyetçiliğin dizginlendiği bir dünya tasavvur ettiler. Ancak bugün, Brezilya’dan ABD’ye ve Çin’e kadar pek çok ülkede, popülist, uç görüşlere sahip ve diktacı liderlerin iktidarında, dünyanın ciddi şekilde ulusallaştığı bir dönemdeyiz.

Küresel işbirliğini güçlendirmek amacıyla kurulan kurumlar (Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü gibi), bu ulusallaşma sürecinde güçsüz düştüler; bunun sonucu olarak da, korona virüsü haricindeki küresel krizlerle baş etmek için de elimizde etkin yapılar kalmadı. Mesela hiçbir ülkenin diğerlerinden bağımsız olarak çözmeye kalkışamayacağı iklim değişikliği, okyanusları korumak, gelecekteki otomasyona ve yapay zekâya hazırlık yapmak gibi büyük meseleler…

Yine de her şey bitmiş değil. “Bu küreselleşme hikâyesinin, dikkate almamız gereken olumlu kısımları da var,” diyor Metzl.
1918’de İspanyol gribi pandemisi başladığında dünya nüfusu 2 milyar kişiydi; bu 2 milyarın da yalnızca yüzde 30’u okuma yazma biliyordu; yani sorunları çözecek “beyin havuzu” 600 milyon kişiden oluşuyordu.

Şu anda dünya nüfusu 7,5 milyar; okuma yazma oranıysa yüzde 86. Bu da demek oluyor ki, toplam 6,5 milyar kişi arızalı olanı tamir etmeye katkıda bulunabilir. Dahası, bugün birbirimizle hiç olmadığımız kadar bağlantı halindeyiz. Eskiden bilginin aktarılması binlerce yıl sürüyordu; şimdi dakikalar içinde internet aracılığıyla dünyanın öbür ucuna varıyor. “Pandemi, küreselleşmeyle aynı hızda ilerliyor, fakat ona verilen yanıtlar da öyle,” diyor Metzl. “Bu mücadelede kullandığımız araçlar, atalarımızın tahayyül dahi edemeyeceği şeyler.”

Fakat tabandan yukarıya doğru yayılan bu inanılmaz enerji ve bağlantı halini tecrübe ederken, bir yandan da tepemizdeki kurumların korkunç derecede başarısız olduğunu görüyoruz.

Şimdi Canavarlar Zamanı

Son günlerde ya da haftalarda hiç korku duydunuz mu? Ben kesinlikle duydum. Borsa düştü, kimileri işlerini kaybetti, kimileri hastalandı ve ne buradan nasıl çıkacağımızı ne de bunun ne kadar süreceğini biliyoruz. Bu arada bir de bir sürü beklenmedik şey olacak.
Bir defa ekonomik yavaşlama ya da durgunluk ve sağlık sistemleriyle ilgili sorunlar yaşanacak. Bunlar öngörülebilir şeyler.

Metzl, bunların yanı sıra bir dolu ikincil ve üçüncül etkiye maruz kalacağımızı düşünüyor. Virüs dünyanın yoksul bölgelerinde daha etkili olduğu takdirde kırılgan devletlerin çöküşüne, Avrupa Birliği gibi çokuluslu oluşumların bu yükü kaldıramayışına şahit olabiliriz.

“Demokrasilerimiz sınanırken ABD’de bile hafif darbeler olabilir,” diyor Metzl. Demokrasinin karşılaşacağı güçlükler demişken, işin içinde arzuları ve özlemleri bizimkilerden çok farklı olan aktörler var ve bu dönem, onlar için bulunmaz bir fırsat olabilir.
“Dünya aniden olduğu gibi kriz öncesine dönmeyecek,” diyor Metzl. “Buradan çıktığımızda kendimizi farklı bir dünyada bulacağız.”

Yeni Dünya Doğmaya Çalışıyor

Bu yeni dünyanın nasıl bir yer olacağını tam olarak bilmiyoruz, ancak kısmen gözümüzde canlandırabiliriz. En basitinden, zaten başlamış olan eğilimleri alıp ileri sarma düğmesine basın. Etkinliklerin, faaliyetlerin ve etkileşimlerin sanallaşması; süreçlerin ve hizmetlerin otomatizasyonu; siyasi ve ekonomik olarak yerelleşme...

Fakat geleceğin henüz emin olmadığımız kısımları bakımından, şu anda 1941 yılındayız. “Şimdi yeni dünyanın nasıl olmasını istediğimizi düşünme, onun için plan yapma ve onu inşa etme zamanı,” diyor Metzl.

Geriye dönüp bakınca, COVID-19 salgını için nasıl daha iyi önlemler alınabileceğini ve nasıl daha iyi sonuçlar elde edilebileceğini konuşmak daha kolay. Bundan üç ay önce bir küresel gözlem sistemi kullanılıyor olsaydı ve salgının ilk işaretleri belirdiğinde Dünya Sağlık Örgütü’nün önderliğinde uluslararası bir acil durum ekibi derhal Wuhan’a gitseydi nasıl olurdu mesela?

“Biz -hepimiz- farklılıklardan bağımsız ve tüm ülkeleri dahil eden bir küresel sistemi canlandırmak zorundayız,” diyor Metzl. “Şu anda uzun vadeli bir vizyon tanımlamalıyız ki her şeyi bu standarda göre değerlendirebilelim.”

Şu anda da olumlu bir uzun vadeli vizyon yok değil; örneğin, Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir gelişim hedefleri, cinsiyet eşitliği, yoksulluğa son, açlığa son, iş imkânı, iklim eylemi ve adalet (ve muhtelif başka hedefler) öngörüyor.

Sorun şu ki, bu ilkelerin gerçekleştirilmesini sağlayacak anlamlı ya da sağlam kurumlarımız yok; karşı karşıya olduğumuz sorunların küresel niteliğiyle ulusal siyasetin yapısı arasında bir uyumsuzluk var.

Yeni Normali İnşa Etmek

Bizim normalimiz nasıl 1900’lerin ortasında büyük ebeveynlerimizin yeni normali olduysa, şu anda bize çok şaşırtıcı gelen bu yeni normal de çocuklarımızın ve torunlarımızın normali olacak. Fakat 1900’lerin ortasıyla bugün arasında bazı önemli ve harika farklılıklar var.

Bugün tarihte görülmemiş sayıda eğitimli insanımız, daha sağlam bağlantılarımız, hızlı bilgi paylaşımı imkânımız ve birçok teknolojik aracımız ve bilimsel bilgimiz var. “Bu iletişime katılabilecek kişi sayısı hiç bu kadar fazla olmamıştı,” diyor Metzl. “Bunu sanayi çağında da yapamazdık nükleer çağda da. Bu zamanki motivasyonla dünya çapındaki bu kapasite hiç bir araya gelmemişti.”

1941’de küresel planlama süreci tepeden inmeydi: Küçük bir grup güç sahibi, zeki insan birtakım kararlar alıyor ve vizyonlarını gerçekliğe çevirmek için gereken adımları atıyorlardı. Fakat bu sefer işler farklı; başarılı olmak için, yeni küresel planın tabandan yukarıya anlamlı bir güce sahip olması gerekiyor.

“Yeni bir güç odağının varlığını kabul etmemiz gerekiyor,” diyor Metzl. “O da biziz. Kimse gelip bunu bizim yerimize çözmeyecek. Bu bizim gerçekten bir araya gelme zamanımız.”

 

VANESSA BATES RAMIREZ

VANESSA BATES RAMIREZ İçerik Üreticisi

Subscribe to the Newsletter