12 Ekim 2019

12.Bölüm- Kurumsal Depresyon

 

 

İnsanların depresyona girmesini anlıyoruz da, kurumlar nasıl depresyona giriyor? İşte bu hafta bunu konuştuk.

Tam Konuşma Metni

Tamamını Gör

Merhaba ben; Bahar Şen,

Merhaba ben; Aykan Raşitoğlu.

Böyle Gitmez Podcast serimizin 12. yayınına hoş geldiniz. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Misyon

Aykan>Bu Podcastimizde; çalışanların, yöneticilerin, tedarikçilerin, şirketlerin yani işverenlerin kabul edilemez davranışları ve yaklaşımları sonucu, kurumsal hayatta oluşan depresyonu ele alıyor ve artık böyle gitmez diyoruz. Sadece böyle gitmez demiyoruz aynı zamanda her hafta çözüm yollarını sizlere aktarıyoruz.

Geçtiğimiz Haftanın Özeti

Aykan>Geçtiğimiz haftaki bölümde işyerlerindeki sessizlik kültürünü ve bunun maliyetini konuştuk. O yayın Itunes’da, Spotify’da, Soundcloud’da yerini aldı. Her zaman olduğu gibi yayının ardından gelen tüm yorumlar için teşekkür ederiz.

Aykan>Bahar bu hafta ne hakkında konuşacağız?

Bu Haftanın Konusu

Bahar>Bu hafta kurumsal hayatın içinde olanların çok yakından tanıdığı bildiği ancak pek de konuşulmayan kurumsal depresyondan bahsedeceğiz.

Aykan>Kurumsal depresyon konusu yaptığımız Podcastlerin çıkış amacı. Uzun zamandır kurumsal depresyonu tarif eder misiniz? diye soruyorlar. Öncelikle depresyonun ne olduğu hakkında dinleyicilerimizin bir fikri vardı sanırım ama kurumsal depresyon kelimesini ilk defa duyanlar var. İnsanın depresyona girmesini anlıyoruz da şirket nasıl depresyona girer diye sorular geliyor o yüzden biraz açar mısın dinleyicilerimiz için.

Bahar>Tabi. Önce depresyonun insanlarda tanımına bakalım diyorum. Depresyon bir hastalık, günümüzde toplumun büyük bir kesimini ya doğrudan ya da ailesi ve yakınları kanalıyla etkileyen bir hastalık, aslında bir isteksizlik hali, hayattan zevk alamama kendine olan güvenin git gide azalması yoğun bir umutsuzluk negatif hisleri kapsayan bir duygu durumu bozukluğu. Semptomlar herkeste farklılık gösterebiliyor. En sık rastlanan belirtileri; insanların üzgün, kaygılı ya da boş bir ruh hali içinde olmaları, karamsarlık, değersiz hissetme, çaresizlik gibi sıralanabilir. Hepsi de negatif tanımlar. Depresyondaki kişiler normalde severek yaptıkları faaliyetlerden zevk alamadıklarını giyinmek, yemek yeme gibi günlük her zaman için yapmamız gereken zorunlu ihtiyaçları gidermek için kendilerinde güç bulamadıklarını sık sık ifade ediyorlar. Yakınında ki aile ve çevresindeki kişilerde bu değişimi fark ederler ama nasıl yardım edeceklerini pek bilemezler.

Aykan>Bahar aslında içim karardı. Dinleyicilerimizde kusura bakmasınlar tabii ki böyle negatif bir konuyu ele almak istemeyiz ama bu da işin gerçeği. Hatta birçok kişinin günde 8-10 saat içinde bulunduğu bir gerçek. Senin açıklamanı baz aldığımızda kurumsal depresyon derken bu sefer kurumlardaki bir ruh halinden ve kurumlardaki bir hastalıktan bahsediyoruz. Depresyondaki şirketlerin ruh hali insanlardaki gibi kurumdan kuruma farklılık gösterse de bu şirketlerin kapısından içeri girince; çalışanların enerjisinde bir isteksizlik, umutsuzluk, negatiflik hakim olduğunu hissedebiliyoruz. Çok şirkete gittiğimizde bu durumu fark edebiliyoruz.

Bahar>Evet bir güvenlik görevlisi veya bir resepsiyonda bizi karşılayan kişinin hal ve tavırlarından o kurumda bir depresyon olup olmadığı hemen anlayabiliyoruz.

Aykan>Ben hep şunu söylüyorum yıllardır nasıl insanların kişiliği varsa, her şirketinde bir kişiliği var, tabi içinde bulunduğu insanların toplamından oluşuyor. Şirketlerdeki bu durumu bir buzdağına benzetebiliriz yüzeyde her şirkette olduğu gibi günlük bir takım içsel sorunlar vardır ama buzdağının görünmeyen kısmı işte bu depresif hal dediğimiz daha tehlikeli kısım.Burada insanlar yaptığı işten zevk almazlar ama zevk alıyormuş gibi davranmak zorunda hissederler kendilerini, böyle rol yaparlar. Kendilerini değersiz hissederler işte işe gidip gelmek için kendilerini zorlarlar, sabah yataktan kalkmak için neden bulmakta zorlanırlar, çoğu kişiye sorduğumuzda işimden memnunum der ama ilk fırsatta istifa etme hayali kurarlar. Bu ruh hali tüm çalışanların bildiği bir durum olsa da insanlar bu konuda birbirlerine nasıl yardımcı olacaklarını bilmiyorlar hem de tıp oyunu gibi susuyorlar.

Bahar>Evet haklısın. Buzdağının altı metaforu çok klişeleşmiş bir metafor olmakla birlikte bugün konuşacağımız konu için şaşırtıcı derecede yerinde bir ifade.

Bahar> Yöneticiler şirkete liderlik ederken ve tabi ki tehlikeli sularda seyrederken diyeceğim buna. Öncelikle bariz tehlikelere odaklanırlar buzların üzerinde suyun yüzeyinde kalan kısımda ne zaman ki gövdesi yarılmaya başlar bu suyun altındaki kütlelerden ötürü ancak o zaman belki farkına varabilirler çoğu zaman bu kütleleri yol alırken hiç hesaba katmazlar. Sanki şirketin bu genel ruh durumu insanların duygu durumu sadece İK departmanının sorunuymuş ya da o kişilerin sorunuymuş gibi davranırlar.İşte onlar daha çok müşterilere, pazar dinamiklerine, dış risklere, işte finansal gelişmeleri piyasalarda ne olmuş, döviz artmış mı azalmış mı, hammadde fiyatları vs. buna odaklanırken içerideki riski yani kumsal depresyonu nedense bir konu olarak ele almazlar.

Bahar>İş ortağımız VitalSmarts’ın Amerika'da yaptı bir araştırma var. Gösterdi ki bu araştırma günümüzde yöneticilerin çoğunun yaptıkları bu hata bazen şirketlerinin sonunu hazırlıyor.

Aykan>Aslında sen bahsederken aklıma geldi, bir yakınımızın psikolojisi ile ilgili bir sıkıntı gördüğümüzde bunu önerebileceğiniz bir kişi ise git bir baktır ne oluyor ne bitiyor dediğinde insanların büyük çoğunluğu bu durum yokmuş gibi davranıp reaksiyon gösteriyorlar. Bunu kabul etmek kolay değildir.

Bahar>Bu durum şirketlerde de oluyor yani şirketlerde de birtakım sıkıntılar var ama bununla yüzleşmesi ve kabullenmesi zor oluyor. Şirketlerdeki insan konusu bence yüzyıllardır kıt bir konu gibi ele alınıyor. İnsan konusunu konuşurken herkes çok önemli olduğunu belirtiyor. İşte insana yatırım yapmalıyız, insan bizim için değerli bir sermaye dese de bu bir konuşmada kalıyor. Özellikle kendilerini gerçekçi olarak görüp nitelendiren yöneticiler insan konusunu sanki kendi meselesi değilmiş gibi düşünüyor. Yöneticiler çalışanlara her imkanı sağladıklarını, neden hala memnun olmadıklarını anlamakta zorlandıklarını söyleyip reaksiyonda bulunabiliyorlar.10 yöneticiden en az 5 tanesi çalışanlar neden hala memnun değil diye geri bildirimde bulunabiliyorlar.

Bahar>Yöneticiler şirkete yön veren kişiler oldukları için odaklandıkları bu alanlar son derece önemli konular yadsınamaz. Geminin yönünü belirliyorlar dış tehditleri yönetmek çok kritik, bunların hepsi kabul fakat bu dış tehditlere karşılık vermek ya da onlara hazırlıklı olmak üzere önlem alırken buzdağının altındaki kısma da odaklanmak şart çünkü o da pusuda bekliyor, derin bir tehlike.Şu günlerde pek çok şirkette gördüğümüz bir yaklaşım var, sonuçlarından bahsedebilirim. Pazarın daralmasına karşılık olarak ekonomideki belirsizliğe istinaden bazı şirketler küçülmeye gideceklerine dair bazı açıklamalar yapıyorlar. Üstdüzey yöneticiler bütçe açığını önlemek buna bir çözüm bulmak için bilindik stratejiler kullanıyorlar; yatırım yapmaktan vaz geçiyorlar, erteliyorlar, personel sayısını önemli ölçüde azaltma gibi önlemler alıyorlar.

Bahar>Her geçen gün ekonomik durgunluk derinleştikçe de aynı süreç tekrarlanıyor dış kaynak kullanmanın yollarını arıyorlar. Amacım buzların altındaki sorunlara dikkat çekebilmek. Yöneticiler söylediğim gibi işleri ile uğraşırken tabiri caizse işi başından aşkınken kurumlarının iş tamamlama kapasitesindeki düşüşü fark etmeyebiliyorlar. Sanki geminin tamamında her insan yapması gereken görevi yapacak hatta işe elini, kalbini, ruhunu, aklını koyacak ve o gemi sağ salim limana varacak gibi düşünüyorlar.Her şey yolundaymış gibi bir inançları var.

Aykan>Tüm iş hayatım boyunca yönetim ve çalışanlar arasında çok büyük çoğunlukla hep ciddi bir kopukluk gördüm ve bu inanılmaz bir durum. Senenin başında bir anket yapmıştık şirkette çalışanların hepsinin bildiği ama yöneticilerinden çekindikleri için konuşulmayan konular ya da sırlar var mıdır? Sorusunun cevabı %80 evet olarak çıkmıştı. Buz dağları orada görünmese de her insan buzdağının alt kısmındaki tehlikeli şeyler olduğunu bilir, işler yolundayken kimse konu hakkında konuşmaz ama sular çekildiğinde kıyamet kopar.

Bahar>Bu sorun şirketlerle çalışanlar arasındaki iletişimin açık olmasından da kaynaklanmıyor. Bu durumları yönetebilmek için şirketin yazılı kuralları olabilir, çalışma modeli, süreçler gayet açık olabilir. Şirketinizde değişikli yaptığınızda ya da önlem aldığınızda insanların sizinle iş birliği yapmadığını görüyorsunuz. Şirketlerde yöneticiler böyle durumlarla karşılaşabiliyorlar. İstedikleri reaksiyonu çalışanlarından alamadıkları gibi iletişimde kuramıyorlar. Şirkette genel bir zafiyet hali oluşuyor. Duygu durumu. Neye sebep olduklarını tam olarak belirleyemediklerinde de çalışanlara daha çok yükleniyorlar. Depresyondaki bir insana, onun depresyonda olduğunu anlamayıp daha üstüne gitmek gibi.

Aykan>Bu iş birliğinin oluşmamasından kaynaklı olarak yöneticiler neyi bilmediklerini bilmediği durumunda oluyorlar. Bilmedikleri şeyi öğrendiklerinde suyun altındaki buz dağları geminin gövdesini yıkmış oluyor. O sırada bir sorumlu arıyorlar depresyonda olan kişiyi daha da fazla yükleniyorlar. Bu arada lütfen yöneticiler beni yanlış anlamasın. Hiçbir yönetici durup dururken gelmez, hepsinin önemli yetkinlikleri ve güçlü tarafları vardır. Bu yüzden kaptan rolündeler, elbette organizasyonlarında bir şeylerin yolunda gitmediğini sezebilirler, fark edip tahmin edebilirler. Ancak olumsuz bir durum ile karşılaşmadıklarında tam olarak neyin yolunda gitmediğine dair net bilgileri elinde olmuyor. Bunu anlamak için çok ciddi çaba sarf etmeleri gerekiyor. Bundan dolayı kimseyi suçlayamayız. İnsan faktörünün olduğu her durumda bu durum yaşanabilir. Düşünün her departman bir bilgiyi %15 saptırarak üstüne iletse bilgi en yukarıya çıktığında mevcut olan durum ile aktarılan durum arasındaki farkı tahmin edebilirsiniz.

Bahar>Bir kurumun performans gösterme kapasitesi her bir bireyin insan davranışlarının bir yansıması, kurumun toplamındaki kişilerin davranışı kurumun performansını oluşturuyor. Özellikle zor dönemleri başarıyla atlatmanın yolu çalışanların da kendilerinden beklenen davranışları göstermesi, içinde bulunduğu depresyondan sıyrılıp kuruluşa destek vermesi. Zor zamanlarda yöneticiler çalışanlarının davranışlarını stratejik ve sistematik olarak etkileme mecburiyetinde olduklarını ne yazık ki gözden kaçırıyorlar. Bambaşka şeylere odaklandıkları için. Yöneticilerin bu hataya düşmelerinin nedeni bu yaklaşan davranışsal tehditleri ön görememeleri, hem de bunları hızlı ve etkin bir şekilde ele alabilecek, yönetebilecek araçlardan yoksun olmaları.

Aykan>Davranış değişikliği konusu ne zaman açılsa yöneticiler bunun çok mümkün olmadığını düşünüyorlar.

Bahar>Evet. Bu konuda denemeler yaptıkları ve başarısız oldukları için artık insanların davranışlarını değiştireceklerine dair bir inançları yok. Araştırmalar gösteriyor ki; yöneticilerin %90’nı karşılaştıkları en önemli zorluğun çalışanlarının davranışlarını etkileme olduğunu söylüyorlar. Davranışlara tesir etme konusunda sistematik etkili yöntemlere sahip olan yönetici sayısı çok düşük. Hatta rakam verecek olursam yapılan araştırmalar gösteriyor ki; 20 yöneticide 1’in altında.

Aykan>Yöneticilerin her zaman ihtiyaç duydukları şey suyun altında yani kurumun iç kapasitesine yönelik tehlikeleri değerlendirebilme ve bu bilgiler doğrultusunda performans sağlamaya yönelik olarak güvenli stratejiler geliştirme becerisi en çok ihtiyaç duydukları şey. Eğer içerdeki risklerinizi öngöremiyorsanız gelecek stratejiniz ve taktikleriniz işe yaramaz çünkü geminizin görmediğiniz bir buzdağına çarptığını görebilirsiniz.

Bahar>Evet bunları hesaba katabilen, kurumunun içerisinde neler olup bittiğini fark edebilen yöneticileri ise muazzam sonuçlar bekliyor. Ancak bunu nasıl yapabileceklerini bir sonraki bölümde anlatacağız.

Kapanış

Aykan>Bugünkü Podcastimizin sonuna geldik. Önümüzdeki haftalarda ‘Kurumsal depresyonla ilgili neler yapılabilir’’ üzerine çeşitli yayınlar yapacağız. Bu haftalık ve şimdilik bu kadar.

Bu yayını Itunes üzerinden, Spotify üzerinden, Soundcloud üzerinden takip edebilirsiniz.

Bize ulaşabileceğiniz kanallar;

Whatsapp numaramız,

0533 608 79 79

E-mail adresimiz artik@böylegitmezz.com

Facebook ve Twitter üzerinden #Boylegitmezz

Elbette,

Bahar Şen

Aykan Raşitoğlu

LinkedIn hesaplarından ulaşabilirsiniz.

 

 

 

Paylaşmayı Unutmayın

bg-footer-banner

Download Free Employee Engagement Survey

Join over 240,000 people who already use the Employee Engagement Surveys.