Merhaba ben; Bahar Şen.
Merhaba ben; Aykan Raşitoğlu.
Böyle Gitmez Podcast serimizin 16. yayınına hoş geldiniz. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.
Misyon
Aykan>Bu Podcastimizde; çalışanların, yöneticilerin, tedarikçilerin, şirketlerin yani işverenlerin kabul edilemez davranışları ve yaklaşımları sonucu, kurumsal hayatta oluşan depresyonu ele alıyor ve artık böyle gitmez diyoruz. Sadece böyle gitmez demiyoruz aynı zamanda her hafta çözüm yollarını sizlere aktarıyoruz.
Geçtiğimiz Haftanın Özeti
Aykan>Geçtiğimiz haftaki bölümde çalışanların zor konuşmaları yapmaktan korktuğundan, bahsetmiştik. Kişilerin günler, aylar, hatta yıllarca bu konuşmaları yapamamalarının maddi manevi risklerini tartışmıştık. Sonrasında da bu kaçındığımız konuşmaların en iyi şekilde yapılabilmesi için ipuçları vermiştik. O yayın Itunes’da, Spotify’da, Soundcloud’da yerini aldı. Yayının ardından gelen tüm yorumlarınız için teşekkür ederiz.
Aykan>Bahar dinleyicilerimize bu hafta ne hakkında konuşacağımızdan bahseder misin?
Bu Haftanın Konusu
Bahar>Çalışmaya işyerlerinde sık sık böyle gitmez dediğimiz, çok can sıkıcı hatta bazılarımızın kariyerlerinin gidişatını etkileyen bir konuya değineceğiz. Bu hafta konumuz, ofis zorbaları ve ofis zorbalıkları.
Aykan>Evet, bu işyeri zorbalığı oldukça önemli çünkü çok can yakan bir durum. Kişinin sadece kendisini değil, ailesini yakın çevresini de çok olumsuz etkiliyor. Olumsuz etkiler derken insanların kariyerlerini, geleceklerini, gelir seviyelerini, psikolojilerini etkileyen bir durum.
Aykan>Neden etkisi bu kadar şiddetli? çünkü insanların zorbalıkla karşılaştıklarında bu durumu ele alma konusunda yetkinlikleri yok, ki bu çok normal bir durum. Yani bir örnek vermek gerekirse; filmlerdeki gibi adeta bir savaşçı tüm tekniklerle size saldırıyor ve sizin bu atağa karşılık verecek seviyede yetkinliğiniz ya da eğitiminiz yok. Hal böyle olunca ofis zorbalıkları durdurulamıyor. Zorbalar kurumsal hayatta cirit atıyor. Muhtemelen bizi dinleyen herkes en az bir zorba ile çalışmıştır. Ben çalıştım. Bahar sen?
Bahar>Evet tabii çalıştım.J Çalışmayan var mıdır! İş ortağımız VitalSmarts’ın 2.283 çalışan ile yaptığı bir araştırma var. Bu çalışmanın sonuçları da bunu kanıtlıyor. Bu çalışmaya göre; katılımcıların % 96'sı iş yerinde şu ya da bu şekilde bir zorbalık gördüğünü söylemiş ve 731 kişi, zorbalık davranışlarına dair ayrıntılı bilgiler verebilmişler.
Aykan>Bu arada zorbalık deyince ne kastediyorsun? Senin zorbalık dediğin şey belki dinleyicilerimizin düşündüğü şeyden farklı olabilir.
Bahar>Psikologlar çocuklar arasındaki zorbalıktan bahsederken, zorbalığı; gerçek veya algılanan bir güç dengesizliğini içeren, tekrarlayan saldırgan davranışlar olarak tanımlarlar.
Bahar>Ardından, ‘’fiziksel’’ ve ‘’duygusal’’ zorbalık olarak ikiye ayırırlar.
Bahar>Erkek çocuklar, tehdit, korkutma, vurma, itme, çelme takma, vb. fiziksel zorbalıklara başvurma eğilimindedirler.
Bahar>Kızların ise duygusal zorbalığı kullanmaları daha olasıdır. Dışlamak, dedikodu yapmak, küçük düşürmek ve arkadaşlığı bitirmek gibi yolları kullanırlar.
Bahar>Ancak, genç yetişkinlerin okuldan ayrıldıktan sonraki durumlarıyla ilgili olarak araştırmalarda boşluklar var. Üniversite’lerdeki zorbalığa dair sadece birkaç çalışma var.
Bahar>İşyerinde zorbalığa dair araştırmalar ise devam etmekle birlikte, bunlar öncelikle fiziksel zorbalık üzerine yoğunlaşmıştır. Görüyoruz ki; araştırmacılar genelde iş yerlerinde korkutma, fiziksel istismar ve haksız cezalandırmaları inceliyorlar.
Bahar>Duygusal zorbalığın değerlendirilmesinde ise hem Türkiye’de hem de yurtdışında araştırmalar oldukça yetersiz kalıyor.
Aykan>Bu noktada VitalSmarts’ın işyerinde zorbalığa dair yaptığı çalışma çok önemli.
Aykan>Gel hadi biraz rakamları paylaşalım; önce fiziksel zorbalık rakamlarından bahsedelim.
Aykan>Bu araştırmaya göre çalışanların %27 'si, başkalarını inciten, tehdit eden veya korkutan birisiyle çalışıyor.
Aykan>%4 'ü, insanları fiziksel olarak korkutan veya onlara saldıran biriyle çalışıyor.
Bahar>Bu rakamlar Amerika’da yapılan bir araştırmaya ait, sonuçta hepimiz insanız ve bu davranışlar universal. Bununla birlikte Türkiye’de çabuk alevlenen genetik karakterimizi dikkate alırsak fiziksel zorbalıklarla ilgili istatistikler daha da yüksek rakamları işaret edebilir.
Aykan>Sana katılıyorum özellikle Türkiye’de kurumsal olmayan kurumları da buna dahil edersek bu oran ülkemizde çok daha yukarda çıkar diye tahmin ediyorum. İnşallah yakın bir zamanda Türkiye’de de bu konuda bir araştırma yapacağız. O zaman bizim coğrafyamıza dair daha net rakamlar verebileceğiz.
Aykan>Öte yanda iş yerlerindeki duygusal zorbalığın durumuna baktığımızda ise, VitalSmarts’ın araştırması duygusal zorbalığın fiziksel zorbalığa göre çok daha yaygın olduğunu bize gösteriyor.
Aykan>Sonuçlar oldukça şaşırtıcı! Çalışanların;
%51 ‘i aşırı kontrolcü veya despot birisiyle çalışıyor.
%45'i insanları dışlayan ya da sessizlikle tepki veren biriyle çalışıyor
%46'sı alaycı, iğneleyici, aşağılayıcı veya saldırgan biriyle çalışıyor.
%41'i dedikoduları, söylentileri ya da başka yanlış bilgileri yayan birisiyle çalışıyor.
Aykan>Gördüğün gibi duygusal zorbalık rakamları çok daha yüksek.
Aykan>Ayrımı netleştirmek adına iş yerlerindeki fiziksel ile duygusal zorbalığın arasındaki farkı bize anlatır mısın?
Bahar>Fiziksel zorbalık adı gibi fiziksel olarak yapılan şiddeti kapsar ancak sadece karşındaki kişiyle fiziksel bir temas kurmak demek de değildir. Karşındakini vücut dilinle korkutmak, tehdit etmek veya incitmek ile ilgili davranışların tümü bu kapsamda yer alır. Nedir bu davranışlar, mesela üstüne yürümek, bağırmak, küfür etmek, etrafa bir şey fırlatmak, kapı çarpmak, duvar yada etrafa yumruk ya da tekme atmak, eşyalara zarar vermek gibi. Böyle uzar gider bu liste.
Bahar>Duygusal zorbalık ise:
Aşırı kontrolcü veya despot davranmak, insanları dışlamak ya da sessizlik ile cezalandırmak.
Bahar>Alaycı, iğneleyici, aşağılayıcı veya agresif davranmak. Dedikoduları, söylentileri ya da başka yanlış bilgileri o kişi hakkında olumsuz algı yaratacak şekilde yaymak.
Aykan>Peki ‘’fiziksel zorbalığa’’ dair bir yaşanmış örnek verebilir misin?
Bahar>Ben kendimden bir örnek vereyim. İş yaşantıma bir KİT’de (Kamu İktisadi Teşebbüsü) çalışarak başlamıştım. O zamanlarda kamunun yönetimine dair pek çok eleştirim olabilir ama; ‘’Sezar’ın hakkı Sezar’a’’. İnsanlar birbirlerine medeniyet kuralları çerçevesinde yaklaşırdı, kimsenin birisine bağırdığını ya da kötü kelimeler kullanarak konuştuğunu görmedim. Bu kurumda edindiğim birkaç yıllık tecrübenin ardından artık özel sektöre hazır olduğumu düşünerek bir danışmanlık firmasından gelen teklifle oraya geçtim. Şirketin Genel Müdür’ü hala etrafta adını çok sık duyduğum bir profesördü. Henüz şirketteki ilk ayda benden daha önce çalışmadığım bir konuda, çok önemli bir müşteriye sunulacak sunumu hazırlamamı istedi. Ofiste o hafta kendisi dahil hiç kimse yoktu, o zamanlar Google’da yoktu, yalnız başıma eski okul kitaplarıma bakarak, hatırladıklarımla elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Müşteriye gitmeden önce o sabah katılımıcılara dağıtılmak üzere sunumun kopyalarını almak üzere bir fotokopiciye gittim. O sırada bu Genel Müdür içeri girdi. Çatık bir kaşla, ver bakayım şu sunumu dedi, kağıtları elimden sert bir hareketle aldı, sunuma hızlı bir şekilde baktıktan sonra elindeki kağıtları ozalit masasının üzerine fırlattı. Ozalit masalarını bilenler bilir upuzundur. Dosyayı öyle bir hızlı attı ki, kağıtlar metrelerce masanın öbür ucuna kadar uçtu. Bu arada bir taraftan da bağırıyordu… Bu ne böyle! Ben bu sunumu mu? göstereceğim müşteriye! …. gibi olmuş. Böyle sunum mu hazırlanır! Ben şok olmuştum. Çok büyük bir baskı merkeziydi, çalışanlar, diğer müşteriler herkes sessizliğe büründü. Çıt çıkmıyordu. Böyle bir zorbalığa maruz kalmak hiç alışık olmadığım bir durumdu ve bunu nasıl ele alacağımı bilemedim. Ağlamadım ama tir tir titremeye başladığımı hatırlıyorum. Sadece size ulaşamayınca kendi bilgilerimle elimden geleni yaptım diyebildim. O kapıyı çarpıp çıktı müşteriye gitti. Ben de ofise gittim, kimseyle konuşmadan sessizce bir kutuya bir iki eşyamı koydum, kısacık bir istifa mektubu yazıp, oradan ayrıldım. Benim hayatımda iz bırakan hayatımın ondan sonraki gidişatını etkileyen fiziksel zorbalık örneği bu. Bugün bunu anlatırken bile sadece kariyerimin gidişatı anlamında değil, psikolojik olarak beni nasıl etkilediğini fark ediyorum.
Bahar>Duygusal zorbalığın bedeli şok edici bir şekilde yüksek. VitalSmarts’ın araştırmasında her beş kişiden biri, bir zorba ile başa çıkmanın, onlara haftada 7 veya daha fazla saat çalışma zamanı maliyeti olduğunu söyledi. Bu da, zorbadan etkilenen her bir kişi için yıllık üretkenlikte 8,800 $ kayıp olması anlamına geliyor ve daha da kötüsü: Bir zorba, ortalama olarak 5 veya daha fazla kişinin işini aksatıyor.
Bahar>Aykan, ofis zorbaları nasıl oluyor da bu işten paçayı kurtarıyorlar? Araştırma raporu bu konuda neler söylüyor?
Aykan>Raporda benim de çok inandığım bir şey dile getirilmiş; İşyerinde zorbalığın devam etmesinin nedeni, insanların bu kişilerin kötü davranışlarını ele almak yerine, zorbalardan kaçınması. Araştırmada en yaygın kaçınma şekli olarak 5 davranış fark edilmiş.
Bahar>Yani kaçınmanın da türleri var!
Aykan>Evet tabii ki! Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var!
-
Zorbadan uzak durmak.
-
Zorbanın dahil olduğu projeleri reddetmek.
-
İşten ayrılmayı düşünmek ya da planlamak.
-
Sorunlardan kaçınmak için işlevsiz geçici çözümlerle meşgul olmak.
-
Diğer insanlara dert yanmak.
Bahar>Ben bunları günlük dile çevireyim. Uzak durmak dediğin, yol değiştirmek, adamdan ya da kadından mümkün olduğu kadar uzağa kaçmak! Birlikte çalışmamak için bahaneler uydurmak. Sonrasında dedikodu yapıp homurdanmak ama kendisiyle konuşmamak, daha da canınızı sıkarsa başka işler bakınmaya başlamak.
Bahar>Bu tarz kaçınmalar son derece anlaşılabilir, çünkü bunlar o anda daha az riskli eylemlerdir. Bununla birlikte, sessiz kalmak zorbalığın kabul edilebilir olduğunu, zorbanın paçayı kurtarabileceğine işaret eder. Bu da, sağlıksız bir kurumsal normu güçlendirir. Sessizlik altın değildir; sessiz kalmak zorbalığın devamına izin vermektir.
Aykan>Zorbalığa verilen diğer etkisiz tepkiler ise; öfke ve misillemedir. Veriler gösteriyor ki; mağdurların % 10'u en sonunda öfkelerine hakim olamamakta ve benzer şekilde zorba davranışlarla misilleme yapmaktadır. Daha yapıcı olabilecek stratejilerden bazıları; doğrudan zorbanın kendisi veya zorbayı hesap verebilir kılabilecek durumda olan bir yöneticiyle açıkça konuşmaktır. Buna rağmen, kabul edilemez davranışlara karşı bir kişiyi etkili bir şekilde hesap verebilir kılacak becerilerin eksikliği nedeniyle, her 3 kişiden sadece 1’i bu etkili stratejilere sırtını yasladığını itiraf etmektedir. Peki, bir birey zorbalık davranışlarına karşı durmak için ne yapabilir?
Bahar>Araştırma, zorbalığın ele alınabileceğini hatta çözülebileceğini gösteriyor. İnsanları birbirlerinin davranışları hakkında karşılıklı olarak hesap verebilir tutmaya cesaretlendiren ve bunu mümkün kılan kültürlerde, kendi kötü davranışlarını çözmelerine yardımcı olmak için zorbaları bile gönüllü hale getirebilirsiniz. Bugün dinleyicilerimize ofis zorbasına karşı durmak ve kabul edilemez davranışlara son vermek için kullanabilecekleri 8 hesap verebilirlik becerisini vereceğiz. Bunları senine birlikte sayalım mı?
Aykan>1-Gerçekleri Belgeleyin: Zorbalık olaylarının kaydını tutun. Eylemlerin zamanlarını, yerleri, koşulları, tanıkları, eylemlerin ne olduğunu ve etkilerini not edin. Bunu yaparken genellemelerden kaçının. Örneğin, “Bana karşı aşağılayıcı ve taciz kar davrandı” diye yazmak yerine, “Bana kafan almıyor dedi ve tuvalete gitmek için ondan izin istemek zorunda olduğumu söyledi” şeklinde yazın. Gerçeklere dair sözler daha güçlü, inkar edilmesi daha güç ve tanıkların onaylaması için daha kolaydır.
Bahar>2-Kendi Güvenliğinizi Sağlayın: Açıkça konuşmak daima bir risk içerir, asla fiziksel güvenliğinizi tehlikeye atmayın. Ancak aynı zamanda, korkularınızın hareket etmenizi engellemesine de izin vermeyin. “Açıkça konuşmazsam ne olabilir?” diye sorun. Açıkça konuşmanız ve açıkça konuşmamanız halinde olabilecek en kötü senaryoların değerlendirmesini gerçekçi bir şekilde yapın. Değerlendirmenize bağlı olarak, zorba ile doğrudan konuşmaya ya da bir yönetici veya İK uzmanıyla konuşmaya, ya da üçüncü bir kişinin bulunduğu bir ortamda zorba ile konuşmaya karar verebilirsiniz.
Aykan>3-Gerçekten Ne İstediğinize Karar Verin: Uzun vadeli başarının nasıl bir şey olabileceğini kendinize sorun. Zorba kötü davranışını durdurabilirse, bu sizin için yeterli olur mu veya bir bedel mi istiyorsunuz yoksa zorbalığın cezalandırıldığını görmek mi istiyorsunuz? Sorduğumuz soru şu: “Kendiniz, diğer kişi ve kurum için uzun vadede ne istiyorsunuz?” Bu soruların cevabı konuşmanızı yönlendiren kutup yıldızı olacaktır.
Bahar>4-Doğru Konuşmayı Yapın: “Zorbalık” terimi, tek bir olayı değil, bir istismar modelini ifade eder. Bireysel olaylar hakkında tartışmak yerine, tekrarlayan davranışlardan yani modelden bahsettiğinizden emin olun. Zorba, bu modeli görmeyebilir, yalnızca tekil olayları görüyor ve her olaydaki davranışını haklı göstermeyi denemeye meyilli olabilir. Modeli netleştirmek için yeterli miktarda olayla ilgili gerçeklere sahip olduğunuzdan emin olun.
Aykan>5-Gerçeklerle Başlayın: Belgelediğiniz 2 veya 3 olayı açıklayarak başlayın. Modeli gösteren olayları seçin ve mümkün olduğunca kelimesi kelimesine alıntılar kullanın. “Yakıcı” kelimelerden, etiketlerden veya suçlamalardan kaçının. Örneğin, kişiyi kaba, kindar, hatta zorba olarak tanımlamayın. Bunun yerine, gerçeklere sıkı sıkıya bağlı kalın. Gerçekler, sizin görüşlerinizden daha fazla güvenilirliğe sahiptir, bu yüzden ağırlığı taşımalarına izin verin.
Bahar>6-Kendi Hikayenizi Anlatın: Olayların birbiriyle nasıl benzeştiğini ve bu olayların sizi getirdiği noktayı yani size anlattığı hikayeyi açıklayın. Hikayeleriniz, gerçeklerden yola çıkarak yaptığınız yargılamalar, sonuçlar ve açıklamalardır. Burası konuşmanızda modeli netleştirdiğiniz noktadır. Aynı zamanda bu noktada makul kişiler sizinle aynı fikirde olamayabilir. Hikayenizi haklı çıkarmak için yeterli gerçeklere sahip olmanız gerekir. Bununla birlikte, diğer kişilerin aynı gerçek dizgisinde farklı bir hikaye görebileceği fikrine de açık olun. Konuşmadan önce, tarafsız bir yabancı ya da zorbanın bir arkadaşı olduğunuzu hayal edin. Böyle bir durumda aynı gerçekleri nasıl değerlendirirdiniz?
Aykan>7-Sonuçları Açıklayın: Zorbalık davranışının sizin ve diğer kişilerin performansları üzerindeki etkilerini açıklayın. Yine, mümkün olduğunca belirgin ve net olmaya çalışın. “İnsanlar sana karşı temkinli davranmak zorunda olduklarını hissediyorlar” demek yerine, “İnsanlar müşteri şikayetleriyle ilgili yardımınızı istemekten vazgeçtiler, çünkü sorunun onlara ait tarafını dinlemeyeceğinizi düşünüyorlar.” Kişisel değil, iş ile ilgili etkileri vurgulayın. Arkadaş olmaya çalışmıyorsunuz; sadece olumlu, üretken bir iş yeri istiyorsunuz. Bununla birlikte, etkiler taciz davaları gibi yasal sonuçlar içeriyorsa, bunların net olduğundan emin olun.
Bahar>8-Bir Taahhüt Alın: Zorbadan belirgin bir taahhüt alın. Bu taahhüt, neyi durduracağını veya yapmaya başlayacağını ve gidişatı nasıl takip edeceğinizi içermelidir. Kötü davranış kalıplarının değişmesinin zor olduğunu anlayın. Zorba zorlanacak ve hata yapacaktır. Bu hatalar, taahhüdünün gerçek olup olmadığını test edecektir. Hata yapma olasılığı hakkında baştan konuşun ve bu hatalarla nasıl başa çıkacağınızı da baştan tartışıp kararlaştırın.
Aykan>Bu becerileri kullandıktan sonra, son adım zorbanın davranışını değiştireceği konusunda iyimser olmaktır. İlginç olan gerçek şu ki, birçok zorba, kendilerinin zorba olduklarının farkında değildir. “Zorba” terimi öylesine aşağılayıcı bir hale geldi ki, çok az kişi kendileri için bunun geçerli olabileceğini düşünüyor. Ama yine de, sorunun yaygınlığına ve nasıl birçok farklı şekilde ortaya çıktığına baktığımızda, birçok kişinin zorbalık davranışları sergilediği sonucuna varmak zorundayız. Sorun birkaç yaramazlıkla sınırlı değildir.
Bahar>Aşırılığa kaçan, hatta yasal olarak suçlu olan zorbaların varlığı gerçek olsa da zorbalık çoğu zaman asabiyetin, dar zamanlı teslim tarihlerinin ve becerileri yetersiz olan insanların davranışlarının bir sonucudur. Zorbaların her zaman zorba olma niyetinde olmadığının farkına varmanız onları sizin gözünüzde insancıllaştırır. Herhangi birimiz kötü bir günümüzde zorba olarak görülebiliriz. Zorbanın siz olmadığınızdan emin olmak için kendiniz üzerinde çalışın ve çevrenizdeki zorbalara, olmayı tercih edecekleri insanlara dönüşmeleri için yardım edin.
Aykan>Zaten biliyorsun 4-5 sene önce kurduğumuz Success Programme’ın kurulma motivasyonları arasında bu yaşadığım zorbalıkların rolü büyük. Benim yaşadığım zorbalıkları başkaları da yaşarsa bu durumlarla nasıl başa çıkacaklarını göstermek kişisel bir misyonum haline geldi. Kurumsal hayattayken bu zorbalıklar karşısında şunu dediğimi hatırlıyorum, gelecekte asla kaderimi bir kişinin iki dudağı arasına mahkum etmeyeceğim. Yıllar sonra çok daha net görüyorum ki zorbalık bir gelişmemişlik sorunu. İnsanlık tarihine bakın, insanların insanlara yaptıklarına bakın, nerede bir zorbalık varsa orada bir cehalet var. Dolayısıyla hiçbir kurumsal çalışanın kariyeriyle ilgili kaderini, gelişimi konusunda eksikleri olan yöneticilerin iki dudağı arasına mahkum etmemesi önemli bunun için de önce kendilerini sonrada buna maruz kaldıkları kişiyi eğitmeleri gerekiyor.
Kapanış
Aykan>Bugünkü Podcastimizin sonuna geldik. Bu haftalık ve şimdilik bu kadar.
Aykan>Onun dışında, bu yayın güzelmiş, acaba ben nasıl katkıda bulunabilirim diyenler patreon.com üzerinden bize küçük katkılarını iletebilir. Patreon patron kelimesindeki r ile o arasına bir e harfi ekliyorsunuz, slash böyle gitmez yazıyorsunuz ve oradan bize nasıl katkı iletebileceğinizi görüyorsunuz.
Aykan>Yok böyle güzel ben sadece dinleyeceğim diyenler bu yayını Itunes üzerinden, Spotify üzerinden, Soundcloud üzerinden takip edebilirler.
Bu yayını Itunes üzerinden, Spotify üzerinden, Soundcloud üzerinden takip edebilirsiniz.
Bize ulaşabileceğiniz kanallar;
Whatsapp numaramız,
0533 608 79 79
E-mail adresimiz artik@böylegitmezz.com
LinkedIn, Youtube, Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden Success Programme hesaplarımızı takip edebilirsiniz. Bu hafta itibari ile Podcast yayınımız Böyle gitmez’i ayrı bir sosyal media hesabı olarak yönetmek yerine şirketimiz Success Programme’ın sosyal media hesapları üzerinden sizlerle paylaşmaya başlayacağız…
Elbette;
Bahar Şen
Aykan Raşitoğlu’nun
LinkedIn hesaplarından da bizlere ulaşabilirsiniz.