12 Ekim 2019

17.Bölüm - Hayatınızın Gidişatını Değiştiren Kritik Konuşmalar

 

 

Bu bölümde, yaptığınız ve etkileri hayatınızda sonsuza kadar süren kritik konuşmaları konuştuk.

525 katılımcıyla yapılan araştırmada katılımcılar, hayat değiştiren sonuçları olan tek bir konuşmayı tanımladılar ve yarısından fazlası bu konuşmanın etkilerinin sonsuza dek sürdüğünü söyledi. Katılımcılar bir iş ortaklığına son vermek, bir işi kaybetmek ve bir aile üyesi tarafından reddedilmek gibi sonuçlar bildirdiler. 

Tam Konuşma Metni

Tamamını Gör

Merhaba ben; Bahar Şen.

Merhaba ben; Aykan Raşitoğlu.

Böyle Gitmez Podcast serimizin 17. yayınına hoş geldiniz. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Misyon

Aykan>Bu Podcastimizde; çalışanların, yöneticilerin, tedarikçilerin, şirketlerin yani işverenlerin kabul edilemez davranışları ve yaklaşımları sonucu, kurumsal hayatta oluşan depresyonu ele alıyor ve artık böyle gitmez diyoruz. Sadece böyle gitmez demiyoruz aynı zamanda her hafta çözüm yollarını sizlere aktarıyoruz.

Geçtiğimiz Haftanın Özeti

Aykan>Geçtiğimiz haftaki bölümde ofis zorbalarını konuşmuştuk. Fiziksel ve psikolojik zorbalık davranışlarına dair örnekler, aynı zamanda da zorbaların şiddetleriyle nasıl başa çıkılabileceği konusunda sizlere bazı ipuçları vermiştik. O yayın Itunes’da, Spotify’da, Soundcloud’da yerini aldı. Her zaman olduğu gibi yayının ardından gelen tüm yorumlar için teşekkür ederiz.

Aykan>Bahar dinleyicilerimize bu hafta ne hakkında konuşacağımızdan bahseder misin?

Bu Haftanın Konusu

Bahar>Bu haftanın konusu iş hayatınızın gidişatını değiştiren kritik konuşmalar.

Aykan>Bahar Allah aşkına nereden buluyorsun bu ilginç konuları? Bize böyle geri bildirimler geliyor, ben de dinleyicilerimizin sesi olayım dedim. Gerçekten Bahar nereden buluyorsun bu konuları?

Bahar>Bu konuların tamamı aslında hepimizin hayatında var olan, çok tanıdık, bilindik, hayatımızı kökünden etkileyen ancak bir şekilde yıllardır sanki yasakmış gibi konuşulmayan ya da tanımlanmayan konular. Aslında bunlar etkileri o kadar güçlü ki bu yüzden dünyada araştırma konusu haline gelmişler ve bu yüzden de iş ortağımız VitalSmarts’ın son 30 yıldır üzerinde hassasiyetle durduğu konular. Belki bu başlıkları ilk duyduğunuzda şaşırabilirsiniz, ancak biraz düşününce hepimizin aslında hayatında var olan çok kritik konular olduğunu fark edersiniz…

Aykan>Evet, maalesef bizim gibi, gündemi genelde popüler kültür olan toplumlarda, tüketim her alanda o kadar vahşice yapılıyor ki! Çok hayati konular bile genelde çok kısa bir süreliğine ve sadece yüzeysel olarak konuşuluyor. Oysa insanlığın problemlerini çözmek için bilimin layıkıyla kullanıldığı ülkelerde her konu bir mühendislik yaklaşımıyla derinlemesine ele alınıyor.

Bahar>Evet önümüzdeki haftalarda da bu ve bunun gibi çok fazla irdelenmeyen hayati konuları derinlemesine inceleyeceğiz. Sizlerle konuşacağımız onlarca konudan pek çoğunun sizi yakından ilgilendirdiğini fark edeceksiniz.

Aykan>Evet süprizlere hazırlıklı olun! Bu yayında gelir geçer sabun köpüğü konular yok, bu gibi şaşırtıcı araştırma konularını nasıl en etkin şekilde sizlere sunarız diye 2019 yaz döneminde oldukça yoğun şekilde çaba gösteriyoruz. Aslında her ürünü zamanla o ürünün alıcı kitlesi şekillendiriyor. Bu yayınımızda da öyle oluyor çünkü her yayın sonrası çok ilginç geri bildirimler alıyoruz ve bu geri bildirimler bize yön veriyor. Yorumların çoğunda da ‘’ne kadar ilginç ya da şaşırtıcı başlıkları ele alıyorsunuz’’ deniyor. Farkettik ki bu başlıklar siz değerli dinleyicilerimizi öncelikle şaşırtıyor. Aslında ilk başlarda neden şaşkınlık yarattığını fark etmemiştik. Ancak bir iki geri bildirimde bunun nedeni anladık.

Aykan>Bu bölümün başlığında da olduğu gibi, bugüne kadar hiç hayatınızın ondan sonraki gidişatını değiştiren bir konuşma yaptınız mı diye sorduğumuzda görüyoruz ki böyle bir an çoğu insanda var, hem de o an son derece akılda kalıcı bir ‘’an’’, o ‘’an’’ı kişi hiç unutmamış ve hayatının sonrasını etkilemiş. Sonra insanların aklına ilk şu soru geliyor; iyi de bugüne kadar niye kimse bana böyle bir soru sormadı?

Aykan>Sormadı çünkü ülkemizde;

  1. insanlar soru soran değil her şeyi çok bilen ve çok konuşan olmayı seviyor, biz aslında problemleri akılcı şekilde çözmek üzere ele almıyoruz. Kokteyl ukalalığı yapmayı seviyoruz.

  2. Problemlerin etrafında atıp tutarak konuşup, çözüm yerine soruna odaklanıp zaman öldürüyoruz. Kimileri problemlerden besleniyor, kimileri şikayet etme zihniyetiyle yaşayıp gidiyor, kimileri de bunun üzerinden para kazanıyor. Bunun sonucunda bizim gibi ülkelerde davranış bilimleri konusunda da çok yüzeysel şeyler konuşuluyor, yok efendim; iletişim her şey, ya da algı her şey, iş hayatında nasıl başarılı olunur, CEO’ların sabah kalktıklarında yaptığı 5 şey, EQ yani duygusal zeka IQ dan daha önemli gibi çok büyük laflar, çok genel, çoğu zaman da verilerden ve bilimsellikten uzak, insan problemlerini çözmekten uzak kavramlar konuşuluyor. Bu koca koca laflar kimsenin işine yaramıyor. Bunları duyan insanlar da ne yapacağını da şaşırıyor.

Bahar>Sen yine bir döküldün.Bunlar ülkemizin gerçekleri söyleyecek bir şey yok. Ama hadi gel biz değer yaratmaya odaklanalım ve bu haftaki konumuzu biraz açalım.

Aykan>Peki dönelim, önce biraz araştırma hakkında bilgi verir misin dinleyicilerimize?

Bahar>İş ortağımız VitalSmarts’ın 525 katılımcıyla yaptığı araştırmada katılımcılar, hayatlarının gidişatını değiştiren sonuçları olan tek bir konuşmayı tanımladılar ve yarısından fazlası bu konuşmanın etkilerinin sonsuza dek sürdüğünü söyledi.

Aykan>Yani bir konuşma yapıyorsun o konuşmanın etkisi sonsuza dek devam ediyor.J Gerçi ben de bu gibi 2-3 konuşma var. Yadırgamıyorum

Peki lafını böldüm pardon.

Bahar>Evet hayatta öyle anlar var ki, sonrasında belki de sadece kendimize itiraf ettiğimiz pişmanlıklarla dolu; ‘’Keşke filmi geriye sarabilsem ve o konuşmayı başka türlü yapabilsem dediğiniz anlar! Araştırmaya katılan katılımcılar hayatınızda yer alan bu konuşmalar ne tür konuşmalardı? diye sorulduğunda şöyle cevaplar vermişler; bir iş ortaklığına son verdim, bir işi kaybettim ya da işten ayrıldım, aileden birisiyle olan ilişkim bitti gibi sonuçlar bildirmişler. Neredeyse 3'de 2'si konuşmanın bir ilişkiye kalıcı olarak zarar verdiğini ve 7 kişiden 1’i ise kariyerine zarar verdiğini söylüyor. Bunlar çok büyük ve çarpıcı rakamlar! Düşünsenize araştırmaya katılan her 100 kişiden 65 kadarı bu kritik konuşmayı doğru yapamadığından kendileri için değerli olan bir ilişkiye zarar verdiklerini biliyorlar ve bununla ömür boyu yaşamak zorundalar. Bu 100 kişinin 15 kadarı da sırf bu yüzden yani yine kritik bir konuşmayı yönetmeyi beceremedikleri için kendi kariyerlerine zarar vermiş. Bu düpedüz kendi bacağımıza ateş etmek gibi…Hatta bazen başımıza!

Aykan>Bu kişiye olan zararı…Tabii bir de bunun şirketlere yansıyan maliyetleri var. Düşünsene şirketlerde yüzlerce kişi var. Birinin bu gibi kalıcı etkileri olan kritik konuşmalarının şirketlere olan etkilerinin toplam maliyetini çıkartsak acaba nasıl bir rakam görürdük? Merak ettim şu anda.

Bahar>Sana tipik itirazcı yanıtı vereyim hemen, bunu ölçemeyiz Aykan.

Bahar>Evet nedense bazı insanlarda olayların etkilerinin ölçülmesiyle ilgili negatif bir inanç var. Oysa neredeyse her şey ölçülebilir. Neyse konu dağılması sen devam et.

Bahar>Evet zaman dar ama ilgilenen dinleyicilerimizin ulaşabileceği kaynaklarımız var. İş ortağımız VitalSmarts’in yaptığı araştırmalarda kritik konuşmaları yönetememenin maddi ve manevi maliyeti ile ilgili pek çok rapor yayınlandı. Biz de bunları ara ara web sitemizde ‘’Research Summary’’ ya da ‘’Araştırma Özeti’’ şeklinde yayınlıyoruz.

Bahar>Yukarıda ilk bahsettiğim araştırmaya göre, insanların en zorlu ve hayat değiştiren kritik konuşmaları yapmakta en zorlandıkları kişiler yöneticileri. Eşler ve iş arkadaşları ise, yüksek riskli sorunları tartışırken en zorlu 2. Ve 3. kitleyi oluşturuyorlar.

Aykan>Benim neden yöneticiler olduğuna dair bir öngörüm var, karşında bir adam ya da kadın var, isterse ki kurumsal şirketlerde daha zor olmakla birlikte seni işten çıkartabilir. Çocuğunun okul taksitinden tut, evinin kredi ödemesi anında etkilenebilir. Yani Türkiye’de ortalama bir kurumsal çalışan genel olarak bir ayını zar zor çeviriyor, kenarda acil durum, iş değiştirme vb. gibi durumlar için bir parası yok haliyle en derinlerinde işinden olma korkusu var. Bazı yöneticilerde bu durumu özellikle çok iyi kullanıyor. Bence bu sistemde değişiklik olmalı ki, çalışanlar daha özgürce konuşabilsin. Kafamda bazı öneriler var ama bu bu yayının konusu olmasın.

Aykan>Peki az önce bize dedin ki;

  1. İnsanların en zorlu ve hayatının gidişatını değiştiren bu gibi konuşmaları yapmakta en çok zorlandıkları kişi yöneticileri. 1 numarada yöneticiler var.

  2. İnsanların yarısından fazlası bu konuşmaların etkilerinin sonsuza dek sürdüğünü söylüyor.

  3. Araştırmaya katılanların neredeyse 3’de 2’si kötü geçen bir konuşmanın bir ilişkiye kalıcı olarak zarar verdiğini söylüyor.

Aykan>Peki o halde tüm bunların sebepleri neler?

Bahar>Kritik konuşmaları iyi yönetememenin genelde 3 sebebi var:

1.Duyguları kontrol edememek.

2.Diğer kişinin güvenini kazanamamak.

3.Savunmacı olmak, kindar davranmak veya az önce seninde bahsettiğin gibi korkmak.

Aykan>Bunları biraz açar mısın?

Bahar>Elbette, duyguları kontrol edememek bizim kritik konuşmalar eğitiminde hep anlattığımız bir döngüden kaynaklanıyor. Duygularımız ve onu izleyen davranışlarımız, aslında bir zincir reaksiyon sonucunda oluşuyor. Önce bir şeyler duyuyoruz, görüyoruz, sonra o duyduklarımıza ve gördüklerimize bir anlam yüklüyoruz yani kafamızda gördüklerimizi ve duyduklarımızı yorumluyor, yargılıyor, verilerden bazı sonuçlar çıkarıyor ve boşlukları doldurup, bir hikaye yazıyoruz, sonra o yazdığımız hikaye bizde bir duygu oluşturuyor. Yani kendi hikayemize gönülden inanıyor ve duygulanıyoruz. Bu duygu da bize her neyi dikte ediyorsa, ona göre bir davranışta bulunuyoruz, ya da bir şeyler söylüyoruz. Bunların hepsi saniyeler içinde otomatik bir şekilde oluyor. İşte böyle bir kişi ya da konu hakkında o konuşma sırasında ya da öncesinde görüp duyduklarımızla yazdığımız bu hikayeler bizi harekete geçirdiğinde olay kontrolden çıkabiliyor.

Aykan>Bir örnek verir misin?

Bahar>Diyelim ki yöneticiniz ile ilgili bazı şeyler gördünüz duydunuz, mesela; bir tedarikçi ile işle alakası olmayan bir yurtdışı seyahatine çıktığını duydunuz, bu tedarikçiyle bir iş ortaklığı olduğuna dair duyumlar aldınız… Bunların etik olmadığını düşünüyorsunuz, Artık gerçeklere dayanan bir bir hikayeniz var. Yani kafanızda onun dürüst olmayan bir kişi olduğuna çoktan karar verdiniz. Siz şimdi bu kişi ile başka bir kritik konuyu konuşacaksınız.  Size yapmanız için onay verdiği bir konuyla ilgili bir süre sonra başka bir birimden şikayet gelince, arkanızda durmadığını düşündüğünüz bir durum var. Siz daha önceden bu kişinin zaten dürüst ve etik olmayan birisi olduğunu düşünüyorsunuz, bu konuşmaya kafanızda zaten kaba tabirle ‘’sahtekar bir adam’’ olduğunu düşündüğünüz biriyle başlıyorsunuz, konuşma sırasında da ‘’ben aslında sana onay vermemiştim, sen yanlış anlamışsın derse’’ ahh işte yakaladınız işte sahtekar olduğu bir kez daha ortaya çıktı. O sırada avazınız çıktığı kadar sen bir sahtekarsın demek istersiniz, belki konumu gereği veya terbiyeniz gereği bu şekilde konuşmazsınız ama yazdığınız hikayenin duyguları ağır basar. Ya ilişkinizi bozacak şekilde bir konuşma yaparsınız, ya da ondan daha da nefret eder, pasif agresif davranırsınız. Duyguları yönetememek dediğimiz durum bu.

Aykan>Peki diğer kişinin güvenini kazanamamak derken neyi kastediyorsun?

Bahar>Karşındaki kişi ile aranız zaten iyi olmayabilir. O kişininde size karşı güveni zedelenmiş olabilir. Sonuçta güven hassas ve kırılgan bir durum. Bu illa sizin ya da onun güvenilmez birisi olduğu anlamına gelmez ancak sizin de tepkili oluşunuz karşı tarafa aksetmiş olabilir, o kişinin sizden uzaklaşmasına neden olabilir. Örneğin; geçmişte beraber çalıştığınız bir iş arkadaşınıza ihtiyacı olan bilgileri gecikmeli olarak vermiş olabilirsiniz, o da iş yoğunluğunu yönetememiş ve işin tamamını size istediğiniz zamanda teslim edememiş olabilir. Şu anda da yine yetişmesi gereken bir iş ile ilgili konuşacaksınız. Eğer bu konuşmaya önce güveni oluşturmadan başlarsanız zaten size güvenmeyen birisi ile düelloya girmiş gibi bir duruma düşersiniz. Zaten karşınızdaki kişi sizin karşınızda kendini güvende hissetmediğinden savunmada olacaktır.

Aykan>Peki son olarak savunmacı, kindar olmak ya da korkmak derken neleri kastediyorsun?

Bahar>-Eleştiri hassasiyeti olan bir yapınız olabilir, bu durumda karşınızdaki ne söylerse savunmaya geçebilirsiniz. Bu işi raydan çıkarır.

-Yapı gereği kindar birisi olabilirsiniz. İç güdüsel olarak hesabını sana soracağım gibi bir motivasyonunuz olabilir. Bunu konuşurken ne kadar gizlesenizde davranışlarınıza yansır. Yöneticide buna karşılık verirse iş raydan çıkar.

-Risk almayı sevmeyen, her şeyin öngörülebilir olmasını isteyen yani motivasyon dilindeki tanımımızla huzur ihtiyacı yüksek olan birisi olabilirsiniz. Bu durumda tehlike ve risklere karşı daha temkinli olmak isteyebilirsiniz ve yöneticinizle yapacağınız konuşmayı bir tehlike anı olarak algılayabilirsiniz. Bu korkmanıza neden olabilir bu durumda konuşmayı rasyonel biçimde ele alamayabilirsiniz.

Bahar>Zamanımız kısa olduğu için bu 3 durumu çok kısa anlatmaya çalıştım.

Aykan>Her ne kadar kısa olsada ben hep diyorum ki sadece bizim eğitimlerimize katılanlar değil aynı zamanda katılma şansları olmayan ama Podcast ve diğer yayınlarımızı yakından takip edenler de mutlaka hayatları adına ciddi kazanımlar elde edebilirler çünkü biz bilgiyi saklamıyoruz. Mümkün olduğu kadar pratik şekilde dinleyicilerimiz ile cömertçe paylaşıyoruz. O yüzden bu kısa örnekler bile çok faydalı olacaktır. Teşekkürler.

Aykan>Peki sana şunu sorayım, biz hep bu konuşmaları yapmakta zorlananlardan bahsettik, peki bu konuşmaları başarılı şekilde yapan hayatının gidişatını olumsuz şekilde etkilemesine izin vermeyen insanlar da var mı?

Bahar>Evet tabii ki var araştırmadaki pek çok katılımcı da, bazı ürkütücü konuşmaları şaşırtıcı şekilde iyi  ele aldıklarını bildirmişlerdir.

Bahar>Çalışmaya göre, etkili kritik konuşmalar yapmayı başaranlar:

  1. Konuşmanın başında ve konuşma boyunca diğer kişiye yönelik saygı ve ilgi ifade ediyorlar. Yani kafalarında yazdıkları hikayelerle onları yargılamış olarak konuşmuyorlar. Karşısındakinden işin aslını öğrenebilmek için samimi bir merak gösteriyorlar.

  2. Konuşma ve ilişki için uzun vadeli hedeflere odaklanıyorlar. Yani o anki duygularının onlara dikte ettiği şeylerle ilgilenmektense, ben bu kişi için kendim için ilişkimiz için tam olarak ne istiyorum sorusunu soruyorlar ve buna göre hareket ediyorlar.

  3. Konuya bağlı endişeler yerine konunun özünü tartışıyorlar.

Bahar>Bazı insanların genetik yapısı yani içsel motivasyonları o kişilerin kritik konuşmaları iyi yönetmesine yardımcı olur. Bazıları ise kişinin konuşmayı yönetmelerini zorlaştırır. Örnek veriyorum; intikamcı birisi değilseniz, uzlaşmacı bir yapınız varsa, kritik bir konu içerisindeyken bu sizin avantajınızadır. Ancak hem siz hem karşınızdaki kişi intikamcı kazanmaya odaklı rekabetçiyse bu durumda iş rayından çıkar. Dolayısıyla kim olduğunuzdan bağımsız şekilde bu tarz konuşmaları yapacak becerileri edinmelisiniz diyorum ve hemen size bununla ilgili 4 tane beceriyi aktarıyoruz.

Aykan>Evet Bahar bu gibi riskli anlarda dinleyicilerimiz ne yapmalı?

Aykan>1-Düşüncenizi tersine çevirin. Kritik konuşmaları en iyi yapanlar, ilk önce açıkça konuşmamanın riskleri hakkında düşünürler.


Bahar>2.Duygularınızı değiştirin. İnsanları problemden ayırın. Şiddetle karşı çıktığınız bir görüşe sahip olsalar bile diğer insanları makul, mantıklı ve düzgün insanlar olarak görmeye çalışın.

Aykan>3-Diğer kişilerin güvende hissetmelerine yardımcı olun. Bir sonraki kritik konuşmanıza, diğer insanlara olumlu niyetinizi ve saygınızı belirttiğinizden emin olarak başlayın. Kalkanlarını indirip, hoş olmayan konuları bile dinlemeye başlayacaklardır.


Bahar>4.Diyaloğa davet edin. Güvenli bir ortam oluşturduktan sonra görüşlerinizi güvenle paylaşın ve diğer kişiyi de bunu yapmaya davet edin. Başkalarının bakış açısına açıksanız, onlar da sizin görüşünüze daha açık olacaktır.

Kapanış

Aykan>Bugünkü Podcastimizin sonuna geldik. Bu haftalık ve şimdilik bu kadar.

Bu araştırmanın özet raporunu web sitemizden successprogramme.com Kaynaklar bölümünden indirebilirsiniz.

Aykan>Onun dışında, bu yayın güzelmiş, acaba ben nasıl katkıda bulunabilirim diyenler patreon.com üzerinden bize küçük katkılarını iletebilir. Patreon patron kelimesindeki r ile o arasına bir e harfi ekliyorsunuz, slash böyle gitmez yazıyorsunuz ve oradan bize nasıl katkı iletebileceğinizi görüyorsunuz.

Aykan>Yok böyle güzel ben sadece dinleyeceğim diyenler bu yayını Itunes üzerinden, Spotify üzerinden, Soundcloud üzerinden takip edebilirler.

Ayrıca geri bildirimde ve önerilerde bulunmak isteyenler için bize ulaşabileceğiniz kanallar;

Whatsapp numaramız,

0533 608 79 79

E-mail adresimiz artik@böylegitmezz.com

LinkedIn, Youtube, Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden Success Programme hesaplarımızı takip edebilirsiniz.

Elbette;

Bahar Şen

Aykan Raşitoğlu’nun

LinkedIn hesaplarından da bizlere ulaşabilirsiniz.

Paylaşmayı Unutmayın

bg-footer-banner

Download Free Employee Engagement Survey

Join over 240,000 people who already use the Employee Engagement Surveys.