12 Ekim 2019

21.Bölüm - İş Yerinde Cinsiyet Eşitsizliği

 

 

Bu bölümde iş yerlerinde kadınlara uygulanan eşitsizliği ve bilinçsizce yapılan önyargıları konuştuk.

 

İş ortağımız Vitalsmarts’ın yaptığı araştırma gösteriyor ki; kadınlar, erkek meslektaşları kadar iddialı veya baskın olduklarında, diğerleri tarafından algılanan yetkinliklerinde ve algılanan değerlerinde önemli bir azalma oluyor. İddialı davranan erkekler de cezalandırılıyor, ama kadınlara göre çok daha az ölçüde.
 
Mesela erkeklerle eşit derecede agresif bir şekilde konuşan kadınların statü durumunu, yani ona duyulan saygıyı % 41 düşürdüler, erkeğin statüsünü ise sadece %25 düşürdüler aradasında %16 fark var. Algılanan yetkinlikleri erkeklerde % 22, kadınlarda % 35 düşürdüler. Algılanan değeri ise erkeklerde 6547 USD, kadınlarda 15088 Dolar düşürdüler.

Tam Konuşma Metni

Tamamını Gör

Merhaba ben; Bahar Şen.

Merhaba ben; Aykan Raşitoğlu.

Böyle Gitmez Podcast serimizin 21. yayınına hoş geldiniz. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Misyon

Aykan>Bu Podcastimizde; çalışanların, yöneticilerin, tedarikçilerin, şirketlerin yani işverenlerin kabul edilemez davranışları ve yaklaşımları sonucu, kurumsal hayatta oluşan depresyonu ele alıyor ve artık böyle gitmez diyoruz. Sadece böyle gitmez demiyoruz aynı zamanda her hafta çözüm yollarını sizlere aktarıyoruz.

Geçtiğimiz Haftanın Özeti

Aykan>Geçen haftaki bölümde, kariyerimizi sınırlayan alışkanlıklardan konuşmuştuk. O yayın Itunes’da, Spotify’da, Soundcloud’da, Patreon’da yerini aldı. İlk haftaki dinlenme raporlarına baktığımızda, bu bölüm son 20 bölümden daha iyi bir performans gösteriyor. Bu çok umut verici. Demek ki herkes en derinlerinde kariyerini sınırlayan kötü alışkanlıklarının farkında ve bunları değiştirmek için bir yol arıyor diyorum ve hemen Bahar’a soruyorum, Bahar dinleyicilerimizle bu hafta ne hakkında konuşacağız?

Bu Haftanın Konusu

Bahar>Bu hafta; işyerlerinde kadına karşı uygulanan eşitsizliği, cinsiyet ayrımcılığını ve ön yargıları konuşacağız.  Tüm bunların Türkiye’nin bu haftaki gündemiyle olan ilgilisine de değineceğiz.

Bahar>Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta kadına karşı yapılan şiddetle bir kez daha yüz yüze geldik ve derinden sarsıldık. Buradan bir kez daha Emine Bulut ve Tuğba Erkol cinayetlerini şiddetle kınıyoruz. Tabii her 2 olay da daha öncekilerde kınamakla geçiştirilip, unutulacak gibi değil. Ortada defalarca tekrarlayan korkunç bir senaryo var ve toplum olarak her seviyede, neler yapılması gerektiğinin belirlenip, çok hızlı bir şekilde harekete geçilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Toplumun her seviyesi derken, ailelerde, okullarda, işyerlerinde, medyada, mecliste, kolluk kuvvetlerinin prosedürlerinde, kamuya yönelik farkındalık çalışmalarında tüm bu alanlarda devlet yönetimin en tepesinden aşağıya doğru yayılan büyük bir seferberlik başlatılması lazım. Bence hem erkeklerde hem de kadınlarda zihin değişikliği gerekiyor. Yoksa bu böyle sürüp gidecek ve biz bu Podcastte hep söylediğimiz gibi, böyle gitmez diyoruz. Bu acı böyle sürüp gitmez. Çocuk yaşlardan başlayarak insanlarımızda bu zihin değişikliğini yaratacak adımları atmalıyız.

Aykan>Bahar, ne ekersen onu biçersin diye bir laf var. Kadına yapılan şiddet, kadın cinayetleri, çocuklara tecavüz gibi olaylardan çok fazla kişi sorumlu. Kimler olduğunu sayarsam listeye girmeyen kalmaz o yüzden fazla uzatmayacağım.

Aykan>Bence bu işin önce adını koymak lazım, bu iş ‘’sadece kadın cinayeti değil!’’ bunu söylerken ne demek istiyorum açıklayayım. Dünyada isimlendirilebilen yaklaşık 2 milyon canlı var. Bu bilgiyi Google’dan aldım. (Google’ın yalancısıyım)

Bu sayı sadece tanımlanabilen türlerin sayısıdır. Aslında toplam canlı türü sayısının 5 ile 30 milyon arası olduğu tahmin ediliyor.

Gelmek istediğim nokta şu, eğer dünya isimlendirilebilen 2 milyon canlı olduğunu düşünürsek, bu sayı 2 milyon değil bence 2 milyon + 1 çünkü bilim adamları kadınları öldürenleri, çocuklara tacizde bulunan ya da tecavüz edenleri ayrı bir canlı türü olarak değerlendirmeli. Bunlara yeni bir canlı türü olarak isim koymak lazım.

Bahar>Birçok kişi bu canileri insan olmamakla, hayvani içgüdülerle hareket etmekle suçluyor ama bu masum hayvanlara bir hakaret!

Aykan>Şu anda karşımızdaki en büyük tehlike ne biliyor musun? sadece Türkiye’de değil tüm dünyadaki az vasıflı ya da vasıfsız insanların sayısının çok ciddi şekilde artması. Dünyadaki vasıflı ve vasıfsız insanlar arasındaki ekonomik, eğitimsel, sosyal, kültürel fark kapatılamayacak hızda ve şekilde artıyor ve bir süre sonra ne oluyor, vasıfsız insan grubundan bazıları yaratık diye tabir edebileceğim başka bir canlı türüne dönüşüyor. Dışarıdan bakınca görüntüsünden dolayı, erkek dersin, falancanın kocası filancanın babası dersin oysa hiçbirisi değil. Erkek, koca, baba olmak için önce insan olmak lazım bunlar sonraki kimlikler.

Aykan>Şimdi yine acı bir olay oldu, herkes ayağa kalkıyor, kendini rahatlatmak için sosyal medyada konuşuyor, ama iki üç gün içinde gündem değişir, bu olay unutulur gider. Oysa bir ülkede böyle bir durumda konuşmaktan ziyade hayatın durması ve toplumsal olarak ayağa kalkılması lazım. Kimse kendine düşen sorumluluğa odaklanmadan, sorumluluğu erkeklere, politikacılara veya bu ülkede ne olursa olsun eğitime bağlayıp rahatlıyor. Bence önce herkes kendisiyle yüzleşsin ve bu olayların oluşmasındaki paylarını bir anne, bir baba, bir eş, bir öğretmen, bir kamu görevlisi, bir politikacı, bir din adamı, bir ağabey ya da kardeş olarak düşünsün.

Bahar>Bence de herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım. Kültürel anlamda dokularımıza işlemiş olan ayrımcılık sürdüğü sürece bu cinayetlerin de ya da kadınlara yapılan eşitsizliğin de önüne geçmek imkansız. O zaman kültürde bir değişiklik şart.

Aykan>Elbette erkeklerin kabul edilemez davranışları ile ilgili söylenebilecek birçok şey var, ama bu işi senin de dediğin gibi kadın, erkek diye çözemeyiz, erkekler kadar kadınların da bunda payı var, çünkü o erkekleri anneler yetiştiriyor yani kadınlar yetiştiriyor. Ben bu yaşıma kadar yüz tane anne tanıdım oğluna kızından farklı davranan, oğlunu evlendirirken kasım kasım kasılan, kızına gelince bir an önce evlensin de kocasının evine gitsin kafasıyla yaklaşan. Evlensin de kim olursa olsun yeter ki bize bir torun versin düşüncesiyle psikolojik baskı yapan. Oğlunu evlendirirken kimseyi oğluna yakıştıramayan, kızını evlendirirken kısmet çıktı diye sevinen. Oğlu eşiyle problem yaşayınca gelinine kaynanalık yapan, kızı eşiyle sorun yaşayınca kızına alttan alması için telkin eden. Erkeklere bu ayrıcalıklı davranışı uygulayan annelere ne diyeceğiz? Özetle bu işten herkes sorumlu, Anne, baba, aile, din adamları, kural koyucular, sivil toplum. O adam eşini öldürdü, görünen bu, ama kadınlarımızı bu kültür ve Ortadoğu kafası öldürüyor.

Aykan>Sevgi yoksunu erkeklerle evlenmeye zorlanan kadın yanında daha zihnen büyümemiş yetişkin görünümlü bir çocukla hayatını geçirmek zorunda kalıyor, buna devam etmek istemezse yine suçlu kadın oluyor, ya da kocasından şiddet baskı zulm görüyor. Bu işin içindeki erkeğin daha şehirli ve eğitim görmüş versiyonu kadına zorbalık yapıyor belki uç noktada dövüyor, eğitim görmemiş versiyonu dövmeyi günlük bir rutin haline getiriyor son noktada öldürüyor. Neresinden bakarsan gelişmemişlik…

Aykan>Söyleyecek çok şeyim var ancak ama bu yayın toplumsal olayları konuştuğumuz bir yayın değil bu alan bizim uzmanlık alanımız da değil dolayısıyla biz bu yayında kendi konumuza odaklanalım.

Bahar>Son olaydan sonra herkes gibi ben de o kadar üzgün ve kızgınım ki!!! Çok şey söylemek istiyorum… Her alanda yapılabilecekleri konuşmak istiyorum ama evet haklısın biz kendi uzmanlık alanımıza odaklanalım. Sonuçta bu Podcast serisi, kurumsal hayattaki kabul edilemez davranışlar üzerine odaklanmış durumda ve biraz önce bahsettiğim gibi toplumun her kesiminde olduğu gibi iş yerlerinde de bir zihin değişikliğine ihtiyac var. İşyerlerinde de bazen bilinçli bazen de bilinçsiz şekilde kadınlara karşı yapılan bir cinsiyet ayrımcılık söz konusu. Elbette bu da kabul edilemez bir durum. Bu yüzden 21. bölümümüzü işyerlerinde kadınlara uygulanan eşitsizliği ve önyargıları konuşmaya ayırdık.

Bu konuyu konuşurken de her zaman olduğu gibi bir araştırmadan ve bilimsel verilerden yola çıkacağız yola çıkacağız ve yine basit bu işi aşmak için basit ama bir o kadar da güçlü çözüm yollarını sizlerle paylaşacağız. Yani boş konuşmak yerine yarın sabah uygulamaya geçebileceğiniz yöntemleri sizlere aktaracağız…

Aykan>Evet Bahar yani boş konuşmalardan herkes yeterince bıktı, insanların büyük büyük laflar yerine az sonra uygulamaya geçirebilecekleri kendi kontrollerinde olan adımlara ihtiyacı var. 100 yıllık sorunları bireyler tek başına çözemez bu da insanlarda çaresizlik ve umutsuzluğa yol açıyor ancak kendi kontrol alanlarında olan basit yöntemleri insanlar uyguladığında  en azından dünyanın daha iyi bir yer olması ben kendi adıma sorumluluğumu yerime getiriyorum diye düşünebilirler ve bu konuda somut adımlar atabilmeleri onları umutlanabilir cesaretlendirir o yüzden bugün bize vereceğin çözüm önerileri önemli.

Bahar>İş ortağımız VitalSmarts’ın yaptığı araştırma gösteriyor ki; kadınlar, erkek meslektaşları kadar iddialı veya baskın olduklarında, karşılarındaki insanlar tarafından algılanan yetkinliklerinde ve algılanan değerlerinde önemli bir azalma oluyor. İddialı davranan erkekler de cezalandırılıyor, ama kadınlara göre çok daha az ölçüde.

Aykan>Bu araştırma ile kanıtlanmış durumda öyle değil mi?

Bahar>Evet.

Aykan>Yani işyerinde iddialı veya baskın bir kadın görüyorsak diğerleri bunu hoş bir durum olarak görmüyor ve o kişiyi daha değersiz buluyorlar.

Bahar>Evet ve bununla ilgili VitalSmarts’ın yaptığı bir deney var…

Bahar>Bu sosyal deneyi gerçeğe en yakın bir şekilde örneklendirmek için bir toplantı odasında masa etrafında oturan kadın ve erkek oyuncularla çalıştılar. Oyunculardan yani hem erkek oyuncudan hem de kadın oyuncudan aynı senaryoyu oynamaları istendi. Her 2 oyuncuda birbiriyle aynı performansı gösterebilsin diye ayrıca koçluk aldılar.

Bahar>1. Bölümde gözlem yapanların her biri 30-40 saniyelik tek bir performans izledi ve daha sonra "yöneticiyi" 20 maddelik bir anketle değerlendirdi. Her durumda gözlemciler, zorlayıcı ve iddialı bu 2 oyuncuya mevki, yani hem erkek hem kadına yetkinlik ve değer açısından düşük puanlar verdi. Yani iddialı ve zorlayıcı davranan kişileri izleyenler pek hoş karşılamadı. Ancak bunun ötesinde oyuncuların cinsiyetiyle ilişkili olarak her 2 kişiye farklı sosyal tepkiler verdiler.

Bahar>Mesela erkeklerle eşit derecede agresif bir şekilde konuşan kadınların statü durumunu, yani ona duyulan saygıyı % 41 düşürdüler, erkeğin statüsünü ise sadece %25 düşürdüler arada %16 fark var

·       Algılanan yetkinlikler erkeklerde % 22, kadınlarda % 35 düşürdüler.

·       Algılanan değerini ise erkeklerde 6.547 Usd, kadınlarda 15.088 Usd düşürdüler.

Aykan>Bunları duymak gerçekten çok ilginç. Kadın erkek fark etmeksizin hepimizin kafası ne kadar ön yargıyla dolu…Ama konu kadın olunca önyargılar artıyor…

Bahar>Evet maalesef böyle bir durum var ve daha da ilginç aynı zamanda acı olan bir gerçek daha var, bu yargılamayı yapanlar sadece erkekler değil. Kadınlar da kadınları böyle eşit olmayan bir şekilde yani daha ağır şekilde yargılıyorlar. Bu baskın davranışı kadında daha fazla cezalandırıyorlar. Bu da senin biraz önce yaptığın vurguyu haklı çıkarıyor. Yani bu sadece erkeklerdeki bir zihin yapısı değil, kadınlarda da var dolayısıyla komple hem kadınlarda hem erkeklerde bir zihin değişikliği gerekli.

Aykan>Az önce bahsettiğin deneyi günlük hayata indirgemek adına dinleyicilerimizle beraber bir örnek üzerinde düşünelim bir beyin jimnastiği yapalım.  Mesela kadın bir yöneticinin toplantıda diğer kişilerle olan diyaloğunu izliyorsunuz. Bu yöneticinin, sizin departmanınıza atandığını ve yakında iş arkadaşınız olacağını da biliyorsunuz. Gelecekte birlikte çalışacağınız meslektaşınızı bu toplantıda izlerken, onun öfkenin sınırında, zorlayıcı bir dil ile konuştuğunu görüyorsunuz: Şöyle şeyler söylüyor mesela, “Bu kararın gidişatına katılmıyorum. Bir dakika, ben henüz bitirmedim. Bu kararımdan dönmeyeceğim. kesin bir kanıtımız olana kadar ekibimi ve kaynaklarımı bu projeye ayırmayacağım. Nokta.” Sabırlı bir görünüm çizmeyen, cüretkar, atılgan ve duygusal bir ifade ile konuşan yeni iş arkadaşınız hakkında ne düşünürdünüz?

Bahar>Ben söyleyeyim. Araştırmaya göre bu etkileşimi duyan gözlemciler, yeni iş arkadaşları hakkında çok iyi şeyler düşünmüyor, Onun hakkında ‘’yetkin değil, kontrolü kaybetmiş, duygusal olarak güçsüz’’ gibi şeyler düşünülüyor… Bu tarz güçlü anlaşmazlıkları dile getiren insanlara karşı böyle bir sosyal tepki her zaman var. Ancak çalışma, burada kişinin cinsiyetinin oldukça önemli olduğunu vurguluyor, zorlayıcı ve iddialı bir şekilde fikir ayrılığı belirten kadınların, aynı şeyi yapan erkeklere göre çok daha sert biçimde yargılandığını açıkça ortaya koyuyor.

Aykan>İşte tam da bu yüzden, insanların açık konuştuğunda özellikle kadınların karşılaştıkları bu sosyal tepkileri azaltmanın yollarını bulmalıyız. Ayrıca, kadınlar bu tepkilere erkeklerden daha çok maruz kaldığına göre, özellikle kadınlara yönelik çözümlere daha da çok ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum.

Bahar>Söz konusu açık konuşma olduğunda, bence insanların korkuları haklı sebeplere dayanıyor. Bir ankete katılan 87 kişiden, 1 kişi hariç açık konuşan herkese misilleme yapıldığını belirtmiş. Açıkça konuşmanın cezası çok kurnaz ve sinsice oluyor. İnsanlar, zaman içinde kalkan kaşlar, önemsemez bakışlar ve diğer hoşnutsuzluk ve saygınlık kaybı belirtilerini gözlemlemeyi öğreniyorlar. Bu sosyal tepki belirtileri, o kişiye iş ilişkisinin veya kariyerin tehlikede olduğunun sinyallerini veriyor.

Aykan>Senin Webinar'da verdiğin bir örnek vardı. The Washington Post ile yaptığı bir röportajda General Jay Garner, başkanla yaptığı bir görüşme sırasında Irak'taki savaş ile ilgili 3 önemli endişesini paylaşamama sebebini şöyle açıkladı; “Bunu Cheney'nin ve Condoleezza Rice'ın ve Rumsfeld'in önünde orada başkana söyleseydim, başkan onlara bakardı, onlar da gözlerini devirirlerdi ve başkan ‘Keşke bu adamdan daha önce kurtulsaydık.’ diye düşünürdü.”. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan emekli bir general, bir göz devirmesine maruz kalmamak için sessiz kalmıştı.

Bahar>Böyle kurnazca aşağılamalar, ya da baskılamalar insanlarda zararlı sessizliklere sebep oluyor ve araştırma gösteriyor ki, kadınlar her konuştuklarında bu aşağılamaya maruz kalma riskini göze alıyorlar. Örneğin; bir çalışmada deneklere, bir hikaye anlatılıyor. Bu hikayede Deniz adında bir CEO'nun tasviri yapılıyor. Deniz’ın fikirleri diğer insanlardan farklı bile olsa her fırsatta olabildiğince fazla görüşlerini dile getirdiği ve diğer CEO’lara göre daha fazla konuştuğu söyleniyor. Bu kişi bazı durumlarda Deniz Bey, bazılarında ise Deniz Hanım olarak tasvir edildi. Tıpatıp aynı karaktere sahip olmalarına rağmen, hikayeyi dinleyenler Deniz Bey’e, Deniz Hanım’dan daha çok saygı duyuyorlar.

Bahar>Bir kadının zorlayıcı yaklaşımının, güçten çok öfke olarak görülmesi çok daha muhtemel oluyor. Bu düşünce kadınların hem saygınlıklarını hem de itibarlarını zedeliyor aynı agresiflikte açıkça konuşan erkekler çok daha hafif bir tepki görüyor. Bence bu asla adil olmayan bir durum.

Aykan>Neredeyse tüm toplumlarda, kadınlara biçilen bir rol var. Kadın şefkatlidir, kadın korumacıdır. Kadınların da onlara biçilen bu kültürel basmakalıp rolleri benimseyecekleri düşünülür.

Bahar>Evet aynen böyle, zaten bu yüzden zorlayıcı bir şekilde açıkça konuşursa, bu kültürel normları ihlal etmiş oluyor ve bunun sonucunda da kadınlar, erkeklere göre daha cezalandırıcı bir tepkiye maruz kalıyor. Sonuç olarak kadınlar, iş yerlerinde duygusal eşitsizlik mağdurlarıdır.

Bahar>Çığır açan bir başka çalışmada, Victoria Brescoll ve Eric Luis Uhlmann "Asabi bir kadın ilerleme kaydeder mi?" sorusunu sordular. Çalışmalarında kadınların, iş yerinde öfkelendikleri için maruz kaldıkları adaletsiz cezalandırmayı ortaya koydular. Bu çalışmadaki gözlemciler, kadınların öfkelerini karakter özellikleriyle ilişkilendirdiler. Mesela “sinirli birisi”, “kontrolü kaybetti” gibi. Erkeklerin öfkelerini, ise çevresel unsurlarla ilişkilendirdiler mesela “çok fazla stres altındaydı”, “işler çığırından çıkmıştı bu yüzden birisi kontrolü ele almalıydı” gibi yorumlarda bulundular. Kadınların karşılaştığı bu önyargılar adil olmadığı gibi, çoğunlukla bilinçsiz ve kasıtsız olduğundan, düzeltilmeleri de oldukça zor oluyor.

Aykan>Kabul edilemez olmasının yanı sıra, cinsiyet önyargıları yadsınamaz bir gerçek ve bunu değiştirmek adına atılacak ilk adım, bu önyargıların farkında olmak. Yani senin de belirttiğin gibi eğer bunlar bilinçsizce yapılıyorsa, yaptığını bile bilmediğin eşitsiz bir yaklaşımı nasıl düzeltebilirsin ki?

Bahar>Önce bu önyargıları tamamen ortadan kaldırmak için, çalışanların (özellikle kadın çalışanların) açıkça konuşmasına engel teşkil eden kültürel, yasal, kurumsal ve sosyal etkileri değiştirmek gerekiyor. Kadın cinayetlerinde olduğu gibi bu konudaki kültürel etkiler neler? Yasal olarak açıklar neler? Sosyal anlamda, altyapı anlamında neler yapılabilir gibi konuşulan konuların bu yöndeki çabaların hızlıca eyleme dönüştürülme vakti geldiğine inanıyorum.

Aykan>Peki böyle bir önyargı var ve araştırma gösteriyor ki bu önyargının sonucu özellikle kadınlara yol, su elektrik olarak dönüyor. Bu durumu tersine döndürmek mümkün mü? Yani kadınların duygusal eşitsizliğe maruz kalmamak adına yapabilecekleri bir şey var mı?

Bahar>Önce bireylerin yapabileceklerini sıralarsam;

Çoğumuz bilinçsiz olarak bu ayrımcılığı yapıyoruz veya bu ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Bireyler öncelikle bu önyargının varlığı hakkında farkındalık sahibi olmalılar. Sonra da bu önyargıya sahip olmamak ve bu önyargıya maruz kalmamak için kontrolü ele almak için yeni beceriler edinebilirler.

İnsanlar eğer böyle güçlü görüşler ifade edeceklerse, dışarıdan gelecek bu tür sosyal tepkileri en aza indirecek stratejilere ihtiyaçları var.

Eğer kadınlar (tabii erkekler de) temkinli, sağduyulu ve konunun kontrol altında olduğunu gösterir şekilde konuşmayı öğrenirlerse sosyal tepkileri ve duygusal eşitsizlik etkilerini azaltabilirler.

Aykan>Sen böyle kritik anlarda bu konuşmaların nasıl yapılabileceğini, kendini doğru ifade etmenin ve sonuç getiren diyaloglara girmenin yollarını eğitimlerde kapsamlı olarak öğretiyorsun ama burada dinleyicilerimizin pratik olarak kullanabilecekleri bazı ipuçlarını verebilir misin?

Bahar>Tabii ki. Eğer iddialı ve baskın bir konuşma yapmayı planlıyorsanız böyle bir konuşmaya başlamadan önce kendinizi ifade etmeniz, niyetinizi ortaya koymanız yararlı olacaktır. Bunun için kısa, durumu özetleyen bazı ifadeler kullanabilirsiniz.

Aykan>Nasıl ifadeler bunlar? Biraz açabilir misin?

Bahar>Mesela birazdan tutkulu, ateşli bir şekilde konuşacağınıza dair önden bir ipucu verebilirsiniz. Böylece insanları olacaklara hazırlamış olursunuz. Konuşma tırmanmaya başladığında, sizin sinirlerinize hakim olamayıp, kontrolü kaybettiğiniz gibi bir hissiyata kapılmalarını önlemiş olursunuz.

Bahar>Yani söyleyeceğiniz şeyi söylemeden önce bir tanımlama yapmaktan bahsediyorum.  Mesela; “Fikrimi doğrudan belirtmek istiyorum. Bu yüzden de her şeyi olabildiğince açık konuşacağım.”

Aykan>Bunun ne gibi bir yararı olabilir?

Bahar>Böyle bir ifade duygularınıza hakim olduğunuzu gösterir.

Bahar>Başka bir ipucu da şu olabilir. Fikir ayrılıklarını ifade etmeden önce, bunun sebeplerini değerlerinize dayandırarak tanımlayabilirsiniz. Mesela; “Dürüst olmam gerektiğini düşünüyorum, bu yüzden kararımı açıkça belirtmek benim için önemli.”

Aykan>Burada ortak bir değere işaret etmiş oluyorsunuz.

Bahar>Evet bir değere bağlılığı işaret ederek, insanların bu konunun sizin için neden bu kadar önemli olduğunu anlamalarına yardım etmiş oluyorsunuz.

Bahar>Son olarak bir başka ipucu daha vereyim. Artık kadınların iddialı konuşmalarının sosyal bir tepki çektiğini biliyorsunuz. Öyleyse iddialı konuşmanıza “Bir kadının böyle iddialı konuşmasının riskli olduğunu biliyorum, fakat fikrimi doğrudan ifade edeceğim.” Diyerek başlayabilirsiniz.

Aykan>Böyle bir ifade nasıl işe yarıyor?

Bahar>Daha önce de konuştuğumuz gibi çoğu insan kadınlara karşı yapılan bu duygusal eşitsizliğin farkında değil. Bunu belirterek, karşınızdakinin kendi ön yargısının farkına varmasını sağlayabilirsiniz.

Bahar>VitalSmarts’ın geniş kapsamlı araştırması bu belirttiğim tipteki özet ifadelerin sosyal tepkileri ve duygusal eşitsizliğin negatif etkilerini azaltmaya yardımcı olmada işe yaradığını gösterdi.

Bahar>Aslında kadının zorlayıcı bir şekilde konuşmasına karşı olan sosyal tepkinin nedeni, gözlemciler o esnada konuşmacının niyeti hakkında negatif çıkarımlar yapıyorlar.

Bahar>Eğer konuşmacı, içeriğini sunmadan önce birkaç saniye ayırıp, pozitif niyetini açıklarsa, bu tepkilerde ciddi bir azalma oluyor.

Güçlü fikrinizi paylaşmadan önce hızlı ve açık bir şekilde iyi niyetinizi açıklayın. Niyetinizin ne olmadığını belirtmek de kullanışlı olabilir. Örneğin, “Buraya sizinle konuşup, talimatlara uyma konusundaki sorunları çözmenin en iyi yolunu bulmak için geldim, kimseyi suçlama niyetinde değilim.” Dikkat ederseniz burada 2 farklı şekilde niyet ifadesi var. niyetin ne olduğunu ve ne olmadığını ifade etmiş oluyorsunuz.

Aykan>Tüm bunları dikkate aldığımızda dinleyicilerimize şunu söylemek doğru olur sanırım; Fark edilmez ya da iyi idare edilmezse, böyle durumlardaki duygusal eşitsizlik ve sosyal tepki, kadınların kariyerini olumsuz yönde etkileyebilir. Ortada yüksek iddialar, duygusal fikir ayrılıkları varsa bu durum özel beceriler kullanmanızı gerektirir ve bu becerileri herkes öğrenebilir.

Aykan>Bahar şu ana kadar bireylerin yapabileceklerinden bahsettik. Böyle sosyal tepkiler, kuruluşlardaki en iyi ve en cesur çalışanı bile devre dışı bırakabiliyor. Buna çok sık rastlıyoruz. Insanlar tepki alacaklarını düşünerek konuşmayabiliyor ve bu da şirketlere büyük zarar veriyor. Bu Podcastte defalarca konuştuk. Sessizlik şirketlere pahalıya mal oluyor. Dolayısıyla sadece bireylerin bu becerileri öğrenmesi yetmez. Liderlere de büyük bir rol düşüyor. Bu konuda şirketlerin liderlerine neler tavsiye edersin? Liderler, kadınların iş yerinde karşılaştıkları gizli önyargıları önlemek adına hangi somut adımları atabilirler?

Bahar>Şirketler ve liderler aslında bu araştırma sonuçlarından yararlanabilirler ve bu becerileri geliştirebilirler.

Bahar>1-Liderler, kadınların özellikle zorlayıcı olduklarında, sosyal tepkilere erkeklerden daha çok maruz kaldığının bilincinde olmalıdır. Bu noktada özellikle kendi ekipleri ve kurumları içinde zorlayıcı davranışlar sergileyen kadınlara karşı nasıl bir sosyal tepki olduğunu belirlemeleri önemli. Bu konuya ışık tutmak için, VitalSmarts araştırmasının sonuçlarından yararlanabilirler. Kendi iş yerlerindeki günlük hayatını, yaklaşımı bu araştırmanın sonuçları ile karşılaştırarak tartışma ortamları açabilirler. Bu sorunların yaşanabileceği zamanları, yerleri ve koşulları belirleyerek önlemler alabilirler.

2-Bu konuda liderlerin kendilerini geliştirmeleri için eğitim almaları, güvenli konuşma ortamı oluşturmak adına insanların ihtiyaç duydukları becerileri öğrenmelerine yardımcı olmak için güçlü bir yol olabilir.

3-Bu becerileri geliştirdikten sonra da liderler, çalışanların ne düşündüğünü, ne hissettiğini cesurca konuşabildiği güvenli ortamlar yaratmalıdır.

Aykan>Çoğu kuruluşta alışılageldik norm, insanların söylediklerinin içeriğine odaklanmak ve sergiledikleri güçlü duygulardan bahsetmekten kaçınmaktır. Sorun şu ki, duygulardan bahsetmesek de, bir kişi konuşurken söylediklerinin ne anlama geldiğini tepkilerine bakarak tahmin etmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de en kötüsünü yani kişinin kontrolünü kaybettiğini varsayıyoruz.

Bahar>Evet daha sağlıklı bir norm ise, güçlü duyguları her gördüğünüzde bunlar üzerinde konuşmak. Böylece tahmin yapmamış olursunuz. Konuşmayı doğru bir yönde ilerletirsiniz. Hem de karşı taraf kendi duygularının fark edildiğini önemsediğini anlar, bu da diyaloğa girme olasılığını arttırır.

Aykan>Evet bugünkü Podcastimizin sonuna geldik. Geçtiğimiz hafta yaşadığımız acı olayların ardından herkesi, bireyleri, devlet kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini, şirketleri harekete geçmeye çağırıyoruz. Buradaki kastımız, kadınlara karşı var olan sosyal tepkiyi önlemek ve duygusal eşitsizliği ortadan kaldırmak için herkesin kendi alanındaki engelleri fark etmesi ve bu engelleri ortadan çıkartacak adımları atması.

Aykan>Biz kendi adımıza kurumlardaki duygusal eşitsizliği ele aldık. Bunu masaya yatırarak, bireylere ve liderlere bazı somut önerilerde bulunduk. Umarız kendi önyargılarınızı fark etmenize yardımcı olmuştur ve verdiğimiz ipuçları işinize yarar.

 Kapanış

Aykan>Bu haftalık bu kadar.

Bu araştırmanın özet raporunu Web sitemizden yani successprogramme.com Kaynaklar bölümünden indirebilirsiniz. Aynı zamanda hem kendinizde hem de diğerlerinde davranış değişikliği yaratma ile ilgili uzmanlaşmak isterseniz Influencer eğitimimizi inceleyebilir bilgi almak için bize mail atabilirsiniz.

Aykan>Bu yayın güzelmiş, acaba ben nasıl katkıda bulunabilirim diyenler patreon.com üzerinden bize küçük katkılarını iletebilir. Patreon patron kelimesindeki r ile o arasına bir e harfi ekliyorsunuz, slash böyle gitmez yazıyorsunuz ve oradan bize nasıl katkı iletebileceğinizi görüyorsunuz.

Aykan>Yok böyle güzel ben sadece dinleyeceğim diyenler bu yayını Itunes üzerinden, Spotify üzerinden, Soundcloud üzerinden takip edebilirler.

Ayrıca geri bildirimde ve önerilerde bulunmak isteyenler için bize ulaşabileceğiniz kanallar;

Whatsapp numaramız,

0533 608 79 79

E-mail adresimiz artik@böylegitmezz.com

LinkedIn, Youtube, Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden Success Programme hesaplarımızı takip edebilirsiniz.

Ve elbette

Bahar Şen

Aykan Raşitoğlu’nun

LinkedIn hesaplarından da bizlere ulaşabilirsiniz.

 

 

Paylaşmayı Unutmayın

bg-footer-banner

Download Free Employee Engagement Survey

Join over 240,000 people who already use the Employee Engagement Surveys.