4 Aralık 2019

30. Bölüm - Dijital OBEZİTE

 

Bu bölümde cep telefonu bağımlılığının hem sonuçlarını hem de çözümleriniz konuştuk.

Dijital obezite elimizdeki cep telefonu, tablet gibi cihazlar üzerinden tıpkı aşırı yemek yemek gibi aşırı dijital tüketim yapmak demek. Bu bölümde bu aşırı bağımlılık ve tüketim yüzünden hayatı yaşamak yerine, sürekli ekranlara bakmanın, hem özel hem de iş hayatımızı nasıl etkilediğinden bahsedeceğiz. Çünkü nasıl aşırı olan her tüketimin bir takım sonuçları varsa, aşırı dijital tüketiminde sonuçları var.

Siz hangi sebepten cep telefonunuza bağlısınız? Öncelikle motivasyonlarınızı öğrenmek için '' Ben Kimim'' E-Book'unu buradan indirebilir motivasyonlarınızı tespit edebilirsiniz.

Tam Konuşma Metni

Tamamını Gör

Merhaba ben; Bahar Şen.

Merhaba Ben; Aykan Raşitoğlu.

Böyle Gitmez Podcast serimizin 30. yayınına hoş geldiniz. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Misyon

Aykan>Bu Podcastimizde; çalışanların, yöneticilerin, tedarikçilerin, şirketlerin yani işverenlerin kabul edilemez davranışları ve yaklaşımları sonucu, kurumsal hayatta oluşan depresyonu ele alıyor ve artık böyle gitmez diyoruz. Sadece böyle gitmez demiyoruz aynı zamanda her hafta çözüm yollarını sizlere aktarıyoruz.

Geçtiğimiz Haftanın Özeti

Aykan >Geçtiğimiz bölümde, size saygısızlık eden bir iş arkadaşını nasıl affedebilirsin konusunu konuşmuştuk. O yayın öncelikle Websitemizde, Itunes’da, Spotify’da, Soundcloud’da Patreon’da yerini aldı. Yayının ardından gönderdiğiniz tüm mesaj ve yorumlarınız için teşekkür ederiz.

Aykan >Bugün bizim için özel bir bölüm çünkü 30. bölümümüzü yayınlıyoruz. Sizler olmasaydınız 30. bölüme gelemezdik çünkü dinleyenler olmadığı zaman içerik üretmeninde bizim için hiçbir anlamı olmazdı. Sizlerin bu ilgisi ve desteği olduğu sürece de nice 130. bölümleri birlikte göreceğiz.

Aykan >İş dünyasında ‘’artık böyle gitmez’’ dediğiniz tüm konuları enine boyuna burada konuşmak ve bunlarla ilgili dilimiz döndüğünce çözüm yolları sunmak konusunda kararlıyız diyorum ve hemen Bahar’a soruyorum, Bahar dinleyicilerimizle bu hafta ne hakkında konuşacağız?

Bu Haftanın Konusu

Bahar >Bu hafta dijital obeziteden bahsedeceğiz.

Aykan >O Nedir?

Bahar >Elimizdeki cep telefonu, tablet gibi cihazlar üzerinden tıpkı aşırı yemek yemek gibi aşırı dijital tüketim yapmak demek. Dolayısıyla bu bölümde bu aşırı bağımlılık ve tüketim yüzünden hayatı yaşamak yerine, sürekli ekranlara bakmanın, hem özel hem de iş hayatımızı nasıl etkilediğinden bahsedeceğiz. Çünkü aşırı olan her tüketimin bir takım sonuçları varsa, aşırı dijital tüketiminde sonuçları var.

Aykan >Bahar’ın dediğin gibi aşırı yemek yeme sonucunda insanların sağlığı olumsuz etkileniyor. Bu bir gerçek. İnsanoğlu doğal gıdalar yanında zamanla işlenmiş gıdayı icat etti. Sonra üreticiler bunları insanların hayır diyemeyeceği şekilde sunarak ve paketleyerek tüketiminin katlanarak artmasını sağladı. Bunun sonucunda obezite tüm dünyada ve özellikle bazı ülkelerde ciddi bir sağlık sorunu haline geldi. Şimdi oradan geri dönmeye çalışılıyor ve hem daha bilinçli gıda üretimi, hem de bilinçli bir gıda tüketimi için farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Ancak benim gördüğüm kadarıyla sağlıksız beslenme aynı zamanda bir ekonomi temelli problem çünkü sağlıksız gıdalar aynı zamanda kolay erişilebilir ucuz gıdalar. İnsan sağlığına uygun gıdalar halen pahalı ve her insan işin erişilebilir değil dolayısıyla bu halen dünyanın önemli konularından bir tanesi.

Aykan >Kapitalizm’in bir taktiği var önce bir problem yaratıyor sonrada bu durumu önlemek için yeni sektörler yeni meslekler ortaya çıkartıyor. Bir zamanlar bir doktor bana şöyle demişti; şeker kapitalizmin en güçlü silahıdır. Çünkü kapitalizm insanların ölmesini ister. İnsanlar hızlı ölmeli ki yenileri gelsin ve bu sürekli bir tüketim döngüsü yaratsın. Bu yüzden şeker ve işlenmiş gıdalar insanlara hayır diyemeyecekleri şekilde süslenerek sunulur, metabolik sendrom, yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi bir çok yaygın hastalıkları şeker tetikler ve onları hasta eder, sonra insanlar bunun yan etkilerinden kurtulmak için farklı hizmetler satın alır. Sağlık sektörü, ilaç sektörü, güzellik ve estetik sektörü, fitness sektörü, sigorta sektörü gibi bir çok sektör şeker ve işlenmiş gıdaların yarattığı olumsuz sonuçlardan beslenir. Şekeri ortadan kaldırırsanız bir çok sektör finansal açıdan yara alır. Söylediklerim çok sertti tokat gibi geliyor insana ama sanırım gerçek.

Aykan >Diyorum ki; acaba teknolojik çağın problemlerinden birisi olan ekran bağımlılığına ‘’ şekerin dijital versiyonu’’ diyebilir miyiz? Bu dijital şeker aslında insanların hayır diyemeyeceği şekillerde bize kendimizi geçici olarak mutlu hissettiriyor, ancak bu bizi dijital obeziteye götürüyor ve bunun sonu galiba çok iyi değil? Zamanında sağlıksız gıdaları kontrolsüz şekilde tüm dünyada üretilmiş, şimdi sonuçlarını yaşıyoruz, acaba teknoloji ve internette kontrolsüz şekilde hayatımıza girmesiyle bizler de teknoloji konusunda obez mi olmaya başladık?

Bahar >Bu işin sonu nereye gidiyor diye bakacak olursak, Türkiye’de şu anda ortalama internette geçirilen zamanın 7 saat olduğu, sosyal medyada geçirilen zamanında 3 saate yakın olduğu söyleniyor. Bu muazzam bir süre ve bu süre artarak devam edecek gözüküyor. Geleneksel dünyadaki sigara bağımlılığı, alkol bağımlılığı, obezite, kumar gibi aşırıya kaçıldığı için insana ve çevresine zarar veren alışkanlıkların çok daha farklı bir versiyon ile üstelik hem reddedilmesi hem de denetim altına alınması çok daha zor olan bir versiyon ile karşı karşıyayız.

Bahar >Önümüzdeki günlerde de dijital tüketimi nasıl daha dengeli yapabileceğimize dair dijital diyetisyen gibi hizmet veren yeni uzmanların ortaya çıkması ve belki şu anda adını bile bilmediğimiz yeni oluşacak insani ve toplumsal sorunlara çözüm getiren yeni hizmet ve servislerin çıkmasına ben şaşırmam.

Bahar >Dinleyicilerimiz bir bölümü her zaman tek seferde bitiremiyor. Parça parça dinleyenlerinde kolay takibi için bu bölümü 4 başlık altında topladık.

1-Bu dijital obezite ve ekran bağımlılığının sebebi ne?

2-Siz cep telefonunuza hangi sebepten dolayı bağımlısınız, bunu nasıl teşhis edersiniz?

3-Aşırı dijital tüketimin yarattığı sonuçlar neler?

4-Bu durum ile nasıl başa çıkabiliriz?

Bahar >Tüm bunların yanısıra iş ortağımız VitalSmarts’ın yaptığı bazı araştırma sonuçlarını sizlerle paylaşacağız?

Bahar >Kulağa nasıl geliyor? Atladığım bir şey var mı?

Aykan >Bence yok, hadi başlayalım :)

Bahar >O halde şirketimizin araştırma ve geliştirme süreçlerinden sorumlu kişi olarak ilk soruyu ben sana soracağım. Bu dijital obezite ve ekran bağımlılığının sebebi ne? Biz nasıl buraya geldik? Çünkü sen bu konu üzerine uzunca bir süre kafa yordun?

Aykan >Sene 2007, Steve Jobs sahneye çıkar ve şöyle söyler; bugün size devrim niteliğinde 3 ürün sunuyoruz.

·       İlki, dokunmatik destekli ve geniş ekranlı Ipod.

·       İkincisi, devrim niteliğinde bir cep telefonu.

·       Üçüncüsü, yenilikleriyle çığır açan internet erişim cihazı.

Aykan >Ve şöyle devam ediyor; özetleyeyim; 3 şey;

1-Dokunmatik ve geniş ekranlı bir Ipod, devrim niteliğinde bir cep telefonu ve yenilikleri ile çığır açan bir internet erişim cihazı.

2-Bir Ipod, bir telefon, ve internet erişim cihazı. Bir Ipod, bir telefon, anladınız mı?

3-Bunlar birbirinden ayrı cihazlar değiller, bunlar tek cihaz ve onun adı Iphone.

Aykan > Apple telefonu yeniden icat edecek dedi 9 Ocak 2007’de telefonu tanıttı.

Aykan >Steve Jobs insanlara bu 3 şeyi aynı cihazda beni anlıyor musunuz? diye sorduğunda belki de dünyanın gidişatını bu şekilde değiştireceğini kendisi bile anlamamıştı. Ancak bana sorarsanız o gün bir tarih kapandı ve yeni bir insanlık tarihinin kapıları aralandı.

Bahar >Yani bugün yaşadığımız dijital ekran bağımlılığının nedeni Steve Jobs mu diyorsun?

Aykan >Elbette tek başına o değil, bu bir teknolojik evrim süreci, ancak bunun kapısını aralayan kişi o oldu. Peki ne yaptı? yani Iphone’u icat etti ve biz bağımlı mı? olduk diyeceksiniz, aslında şöyle;

Aykan >Bugün size 3 ürün tanıtıyorum dedi ve o 3 kritik ürünü tek bir cihazda toplaması tarihin değiştiği andı. Yani insanların tek bir cihazdan birden farklı şekilde fayda sağlamasına ya da aynı anda birden fazla içsel motivasyonlarını doyurmasına açılan önemli kapıydı. Müzik, internet, telefon yani iletişim.

Aykan >Bununla birlikte Steve Jobs telefon üzerindeki yeni uygulamaların geliştirilmesinin sadece Apple’ın yapmasını istiyordu ancak ekibi bu yeni uygulama geliştirme işinin tüm geliştiricilere açılması konusunda ciddi şekilde ısrar etti ve kabul ettirdiler. 2008 yılında App Store açıldı. İlk açıldığında 500 adet uygulama vardı ancak artık isteyen uygulama geliştiriciler belirli kurallar çerçevesinde kendi uygulamalarını geliştirip App Store üzerinden tüketiciye sunabilecekti. Bu ikinci bir devrim oldu.

Aykan >App Store açılır açılmaz ilk 72 saatte 10 milyon uygulama indirildi. İlk uygulama üretenlerden 28 yaşındaki bir uygulama geliştirici 5 dolarlık bir oyun ile ilk 2 ayda 250.000 Usd ciro yaptı. Bir başka hintli uygulama geliştirici 600.000 Usd ciro yaptı ve Steve Jobs’un bile tahmin etmediği bir ekolojik sistemi ortaya çıktı.

Aykan >2008 Eylül de toplam indirilen uygulama sayısı 100 milyon oldu.2009 Nisanda 1 milyar oldu. Yanlış bilmiyorsam günümüzde 2 milyon uygulama 200 milyar defa indirilmiş durumda. Elbette bu artık sadece Apple’ın değil tüm telefon üreticilerinin ve teknoloji liderlerinin içerisinde olduğu trilyon dolarlık bir pazar haline geldi.

Bahar >Bu muazzam bir rakam.

Aykan >Evet ama tüm bunlar ile senin sorunun arasındaki bağlantıyı kuralım istersen.

Aykan >Geleneksel dünyada insanları uzunca süre ekrana bağlı tutan şey televizyondu ve elbette televizyon insanların her ihtiyacına hitap etmese de bir çok insan kendine uygun bir şeyler buluyordu. Özellikle tek kanaldan çok sayıda kanala geçildiğinde alternatif içerikler çoğaldı. Ama bunun bir limiti vardı. Neydi o limit?

A)    Televizyonlara prodüksiyon yapanlar her insan ihtiyacına göre değil genellikle çoğunluğun ihtiyaçlarına uygun içerikler yapabiliyordu, çünkü para kazanmak zorundaydı.

B)    Bölgesel sınırlar vardı, Amerika’da yapılan bir yayın aynı anda dünyanın her yerinden kolaylıkla izlenemiyordu.

C)    Televizyonda içerik üreten kişiler limitliydi. Her canı isteyen televizyonda tüketiciler için bir içerik üretemezdi.

Aykan >Gelelim televizyon dışındaki araçlara: Televizyon dışında insanların uğraşları veya hobileri aynı anda birden fazla insan motivasyonunu beslemiyordu. Yani öyle bir araç yada hizmet olacak ki sunduğunuzda bir insanın birden fazla ihtiyacına hitap etsin bu çok mümkün değildi. Dolayısıyla televizyon uzun süre çok elverişli bir araç olarak insanlara erişmede kullanıldı.

Aykan >Sonra oyun sektörü gelişmeye başladı ve devasa bir sektör haline geldi çünkü oyunlar televizyondan daha akılcı şekilde kurgulandı ve bir insanın bir çok insan ihtiyacına hitap etmeye başladı. Örnek veriyorum; risk yok, rekabet var, kazanmak var, ödül var. Oyunlar insan ihtiyaçlarının tamamına hitap edecek şekilde tasarlanmaya başlansada orada bazı limitler vardı çünkü oyunu 24 saat yanınızda taşıyamıyor ya da oynayamıyordunuz. Ona gün içinde ayıracağınız süreler sınırlıydı, aynı zamanda lokasyondan ve alt yapıdan bağımsız değildi. Cebinizde taşıyacağınız bazı versiyonlar sunulsa da onlar çok verimli olmadı.

Aykan >Sonunda cep telefonundaki uygulamalar ile birlikte 8 milyar insanın bir cihaz üzerinden farklı farklı tüm ihtiyaçlarını doyurabilecekleri bir dünya geldi. Milyonlarca geliştirici size kendi motivasyonlarınızı doyuracak milyonlarca seçeneği bir cihaz üzerinden üstelik 24 saat yanınızda olan bir cihaz üzerinden sunmaya başladı. İşte bu bir dönüm noktası oldu. Bu o kadar güçlü birşey ki, buna karşı koymak, engellemek susamış insanın su içmemesi, aç insanın yemek yememesi gibi zor bir durum. Çünkü insanoğlu motivasyonlarını doyurmak üzere yaşar, elindeki cihaz sana 24 saat motivasyonlarına uygun seçenekler sunarsa, bunu denetlemek düzenlemek disiplin altında tutmak neredeyse imkansızdır.

Bahar >Peki tüm bu uzun giriş sonrasında ilk soruya dönelim, bu dijital obezite ve ekran bağımlılığının sebebi ne?

Aykan >Sebebi şu; bizi yakından dinleyenler biliyor ancak tekrar hatırlatayım, Prof. Steven Reiss’in motivasyon teorisine göre ki bu dünyada bilimsel olarak kanıtlanmış tek motivasyon teorisidir, her insanı harekete geçiren 16 temel motivasyon var, nedir bunlar?

Aykan >Onaylanma, güzellik, merak, yemek yeme, aile, onur, idealizm, bağımsızlık, düzen, fiziksel aktivite, güç, biriktirme, sosyal temas, sosyal konum, huzur, intikam.

Aykan >Bu motivasyonların ne anlama geldiğini Web sitemizden kaynaklar bölümünden Ben Kimim e-kitabını indirerek ulaşabilirsiniz.

Aykan >Özetle her insan bu 16 içsel ihtiyaca sahiptir ancak hepimizde bunların porsiyonları farklıdır, yani ne istediğimiz hepimizde ortaktır, bunları ne kadar hangi şiddette istediğimiz hepimizde farklıdır. Yani parmak izimiz gibidir, bizim kişiliğimizi oluşturur.

Aykan >Bir cep telefonu ve üzerindeki uygulamalar her çeşit insanın farklı içsel motivasyonlarını direk yada dolaylı yoldan besleyen dünya üzerindeki tek cihaz. Bunun öncesinde oyun sektörü bu motivasyonların bir bölümünü oyunların içerisinde sunuyordu ve belirli yaş gruplarına ya da profillere hitap ediyordu şu anda cep telefonları oyun sektörünün çok ötesine geçti. 3 yaşındaki çocuğa da 70 yaşındaki bir kişiyede motivasyonuna uygun uygulamalar sunuyor. Bu derece insanoğlunun ihtiyaclarının neredeyse tümünü kapsayan ve 8 milyar farklı insanın farklı ihtiyaçlarına hitap eden başka bir ekosistem şu anda dünyada yok.

Bahar >Uzun ve güzel bir açıklama oldu ama dinleyicilerimizin daha iyi anlaması için bir kaç örnek verelim mi?

Aykan >Elbette hem örnek verelim ama ben çok konuştum bu yüzden hem örnekleri sana bırakıyorum.

Bahar >Onaylanma ihtiyacınız yüksekse, sosyal medya bunun için muhteşem bir platform, zaten like alma çılgınlığının arkasındaki güdü de bu. Beğeni almak onaylanma ihtiyacınızı besler.

Bahar >Rekabet ve kazanma ihtiyacınız yüksekse, telefonlar üzerinden sadece oyun değil bir çok farklı şekilde rekabet edebilirsiniz. Bahis uygulamaları, karşılıklı sosyal medya atışmaları, ya da bir spor müsabakasını telefonunuzdan izlemek bunlara örnek olabilir.

Bahar >Sosyal temas ihtiyacınız yükseksek, Facebook üzerinden, Instagram üzerinden arkadaşlarınız ile bağlantıda olmak ve bağlantıda kalmak sizi besler. Mesela benim çok yüksek ve her sabah bir saate yakın zamanı arkadaşlarımla temas halinde geçiriyorum. Sadece Facebook ya da Instagram demek de doğru değil bir sürü mesajlaşma kanalları mevcut.

Bahar >Güç ihtiyacınız yüksekse, yani bunun karşılığı hedef odaklı, iş odaklı, sonuç odaklı birisiyseniz, telefonunuz üzerinden tüm işinizi yönetebilirsiniz.

Aykan >Bu mesela benim, cep telefonu benim için iş demek, her işimi oradan yönetebiliyorum. e-mail, müşteri memnuniyeti skorları, iç iletişim vs vs...

Bahar >Biriktirme ihtiyacınız yüksekse, bakın dosyalarınıza, fotoğraflarınıza, dijital olan her bilgiyi anıyı hatırayı telefonunuzda biriktirebiliyorsunuz.

Bahar >Aile ihtiyacınız yüksekse, çocuklarınız ile uzaktayken görüntülü konuşabilirsiniz, resimlerini çekebilir onları saklayabilirsiniz.

Bahar >Yemek motivasyonunuz yüksekse, yemek tariflerinden tutun, evinize yemek siparişine kadar direk ve dolaylı olarak ihtiyaçlarınıza hizmet eder.

Aykan >Aile ihtiyacı ile ilgili bir şey ekleyebilirim. Instagram’ın ilk kuruluş amaçlarından birisi ailesi yanında olmayan insanlara yaşadıkları deneyimi bir resim platformu üzerinden paylaşmaktı.

Bahar >Yani insanlara ekran bağımlılıklarından dolayı çok genel tavsiyelerde bulunmak çok işe yarar öneriler değil. Çünkü cebimizde öyle bir cihaz var ki, sizin kim olduğunuza göre ve sizin ihtiyaçlarınıza göre size 24 saat hizmet ediyor. Bunun başka bir alternatifi şu anda yok dolayısıyla bilinçlenmezsek insanları ele geçirmesi çok doğal.

Aykan >Peki o halde 2. bölüme geçelim. Dinleyicilerimiz cep telefonuna acaba hangi sebepten bağlı bunun teşhisini nasıl yapabilirler?

Bahar >16 insan ihtiyacı nedir, bunun tek sayfalık bir dökümanı var, arkadaşlarım bu bölümün Podcast sayfasının içerisine koyacaklar oradan dinleyicilerimiz öncelikle onu indirebilirler. 16 insan ihtiyacı nedir? açıklamaları ile birlikte yazıyor. Ayrıca Web sitemizde kaynaklar sayfasında Ben Kimim adı altında bir elektronik kitap var, dileyenler onuda indirebilirler.

Bahar >İnsan ihtiyaçlarına duyduğumuz arzu 3 kategoriye ayrılıyor. O ihtiyaç ya bizim için çok güçlü bir ihtiyaç, ya zayıf bir ihtiyaç ya da olsa da olur olmasa da olur bir ihtiyaç.

Bahar >İnsanların davranışlarını sizin için düşük ihtiyaçlar ya da yüksek ihtiyaçlarınız şekillendiriyor. Her davranışınızın arkasında ya çok yüksek ya da çok düşük bir ihtiyaç var. Dolayısıyla 16 ihtiyaç sayfasını açın açıklamasını okuyun, o ihtiyaç sizin için yüksek mi, düşük mü, olsa da olur olmasa da olur mu diye 16 ihtiyacı da işaretleyin.

Bahar >Sonra yüksek ve düşük ihtiyaçlarınıza bakın. Cep telefonunuzu hangi amaçla kullandığınızı düşünün. Göreceksiniz ki yüksek ve düşük ihtiyaçlarınız ile cep telefonunuzu neden ve hangi sıklıkla kullandığınız arasında çok ciddi bir ilişki var.

Bahar >Prestij ve saygınlık ihtiyacınız çok yüksekse, cep telefonunuzun markasının bununla ilişkisi vardır, sosyal medyaya koyduğunuz paylaşımların bununla ilişkisi vardır, LinkedIn profilinize yazdıklarınızın ve görev tanımınıza yazdıklarınızın bununla ilişkisi vardır. Sorularınız olursa da mutlaka bize yazın.

Bahar >Peki, Aykan gelelim 3. soruya, dedik ki aşırı bir dijital tüketimimiz varsa bu bizim motivasyonlarımız ile alakalı. Peki bu dijital tüketimin yarattığı sonuçlar neler?

Aykan >Evet bu oldukça önemli bir soru çünkü araştırmalar, insanların sosyal medyada fotoğraf paylaşma ya da telefon ve mesajları sürekli kontrol etme saplantısıyla, gerçek hayattan daha az keyif alma arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor. Dijital evrende kendimize yeni bir hayat kurduk, orada mutluyuz, gerçek dünyaya dönünce ise mutsuzuz.

Aykan >Türkiye’de bu konuda araştırma sonuçları var mı bilmiyorum ancak biz Amerika’daki iş ortağımız VitalSmarts’ın yaptığı araştırmaların sonuçlarından bazı bilgiler sunalım.

Aykan >Son yaptıkları araştırma raporunun birisinde 3 yaşında çocuğu olan bir anne şöyle yazmış: Oğlumu yaptığı bir şeyden ötürü cezalandırdım, bunu yaptığımda o kadar komik bir öfke patlaması yaşadı ki, bu anın videosunu çekebilmek için onu tekrar cezalandırdım. Çektiğim videoyu Instagram'a yükledikten sonra birden aklım başıma geldi ‘'Ben ne yaptım?'’ diye düşündüm.

Aykan >Yani kadın dijital evrende mutlu olmak için gerçek evrende çocuğunu mutsuz edebiliyor. Bu da dijital evren ile gerçek dünya arasındaki kopukluğun bir göstergesi. Bu annenin muhtemelen motivasyon haritasını çıkartsak aile motivasyonu çok yüksek değil, diğer yandan belki onaylanma motivasyonu yüksek ve çocuğu üzerinden yarattığı içerik ile beğeni almak istiyor.

Aykan >Bu çılgınlık önce Facebook ile başladı, Facebook insanların sosyalleşme ihtiyacına hizmet ederken kontrolden çıktı, sonra Instagram’dı, Tik Tok’tu Snapchat’ti derken aldı başını gitti.Tabi bir de mesajlaşma platformaları var. Sms, Whatsapp, Messenger, Slack derken aynı anda onlarca kaynaktan dikkatimizi dağıtan uyarılar alıyoruz. Dediğim gibi her platform ve uygulama insanların farklı ihtiyaçlarına hizmet ediyor ve o kanalda üretilen içerik katlanarak büyüyor. Bu da aynı zamanda hem dikkat sorunu hem odaklanma sorunu yaratıyor. Günün çok önemli bir kısmı ne yazık ki bu ekranlara bakarak geçmiş oluyor. Bu durumun yarattığı sonuçlarla ilgili Bahar dinleyicilerimize elimizdeki araştırma sonuçlarını paylaşır mısın?

Bahar >New York Times en çok satan kitaplarından Kritik Konuşmalar kitabının yazarı Joseph Grenny’nin 2025 kişiyle yaptığı araştırmaya katılanların %89’u, teknolojinin duyarsızca veya uygunsuzca kullanımı yüzünden işlerinin ve ilişkilerinin zarar gördüğünü belirtmişler. Ama buna rağmen çoğu kişi bu duruma sessiz kalarak acısını çekiyor. Bunun Amerika’da bir ismi de var, Yeni bir terim  DED - Dijital Ekran Duyarsızlığı.

Bahar >Her 10 kişiden 9’u iş arkadaşlarının veya ailelerinin, dijital araçlarındaki (telefon, bilgisayar, tablet vb gibi) bir şeyi takip etmek adına en az haftada bir kere kendilerine gereken ilgiyi göstermediğini söylüyorlar. 4 kişiden 1’i ise dijital ekran duyarsızlığı (DED) yüzünden bir arkadaşı veya aile üyesiyle arasının çok ciddi şekilde açıldığını söylüyor.

Bahar >Ben de toplantının en kritik anında telefonlarına bakan insanlarla sık sık karşılaşıyorum. Minimum derecede yapmaya çalışsam da bazen benim de bunu yaptığımı itiraf etmem lazım.

Aykan >Evet bazen toplantıda önemli bir ana geliniyor, bir de bakıyorsun karşındaki kişi kopmuş Whatsapp’tan mesaj yazıyor ya da sosyal medyaya bakıyor. Bu gerçekten sinir bozucu.

Bahar >Aslına bakarsan durum sadece sinir bozucu olmakla kalmıyor. Ekranlarda geçirilen bu süre iş yerlerinde verimliliği de ciddi şekilde düşürüyor. Pek çok kişi iş saatlerinin önemli bir kısmını sosyal medya ve mesajlara bakarak, yazarak geçiriyor. Şimdilik bu durumun sadece iş yerine olan direk etkisine yönelik bir rapor yok ancak verimliliği düşürdüğü aşikar.

Bahar >Diğer yandan elimizdeki araştırma raporunda pek çoğumuzun ya şahit olduğu ya da bizzat yaşadığı günlük olaylara dair itiraflar var.Bunları paylaşalım mı?

Aykan >Tabi olur; 

• Arkadaşım depresyonda ve içinde bulunduğu yaşam koşullarından memnun değil, ancak Twitter ve Facebook'ta muhteşem fotoğraflar ve durum güncellemelerini yayınlıyor. İnsanlar onun harika bir hayatı olduğunu söylüyor ama ben onun hiç de öyle hissetmediğini biliyorum.

Bahar >

• Yetişkin oğlum, şık bir restoranda yemek yerken, benimle konuşmak yerine, canımı sıkacak bir şekilde sürekli masanın altından telefonuyla oynuyordu. Ondan telefonunu bırakmasını defalarca istedim, ama bu onu durdurmadı. Dikkati dağılmışken telefonumu çıkardım ve masanın altında ona mesaj attım: “Telefonunla oynamayı bırak!” Ondan sonra güzel bir akşam yemeği yedik.

Aykan >

• Kız kardeşimi bir konsere götürdüm. Sahneye o kadar yakındık ki grubun harika fotoğraflarını çekebildim. Daha sonra kız kardeşim grup üyelerinden birinin ona geldiğini ve “merhaba” dediğini söyledi ve ben o anı tamamen kaçırmışım!

Bahar >

• İki yaşındaki yeğenim, yeni oyuncak arabalarının kağıt ambalajlarını tek tek yırtarak oynarken ve keyfili bir zaman geçirirken, ebeveynleri onun bir an önce sonraki hediyeye geçmesini ve onu da açmasını istediler “böylece tüm ailenin görmesi için resimleri paylaşabiliriz dediler.” Yeğenim o kadar sinirlendi ki ağlayarak odadan çıktı. Ailesi ise onun "asi davranışlarından" ötürü birbirlerini suçladılar. Bu gerçekten bir delilik!

Aykan >

• 3 aylık oğlumu sevimli bir fotoğraf çekmek için köpeğimizin üzerine koyduğumda, köpek hareket etti ve oğlum kafasını yere çarptı, canı yandı ve ağladı. Kendimi berbat hissettim.

Bahar >

• Doğum iznindeyken, yeni doğan oğlumu emzirirken Facebook'ta olanları görmek için sürekli akıllı telefonuma bakıyordum. Keşke o anlarda daha fazla ona dikkat etseydim, çünkü ben telefonuma bakarken onun bana baktığını biliyorum.

Aykan >Peki bu kadar ortada olan dijital ekran duyarsızlığı (DED) ile ilgili karşılaştığımızda ne yapıyoruz?

Bahar >Ankete göre, çoğumuz hiçbir şey yapmıyor. 3 kişiden 1’i, dijital ekran duyarsızlığı (DED) ile baş etmek için bunları tamamen görmezden geldiğini kabul ediyor. Masanın diğer tarafında geçecek olursak, aslında bunu yapan insanların %90’ı bir topluluk içindeyken mesajlarını veya sosyal medya hesaplarını kontrol etmemesi gerektiği fikrine katılmakla birlikte bunu yapmaya devam ediyor.

Aykan >Sanıyorum her insan bunu bir şekilde yaptığı için, nasılda ben de yapıyorum şeklinde suçluluk duygusuyla karşı tarafın yapmasını da görmezden geliyor olabilir.

Aykan >Peki araştırma da bir soru daha vardı hatırladığım kadarıyla; bunu yapan ya da yapmaya devam eden kişiler eşiniz, çocuğunuz, en yakın arkadaşınız veya iş arkadaşınızsa ne yaparsınız diye? Buna gelen yanıtlar nasıl?

Bahar >Yakın ilişkilerde bile, insanlar açıkça konuşmakta yine de zorlanıyorlar. Aslına bakarsak, neredeyse her 3 kişiden 2’sinin, teknolojiyi uygunsuz kullanan kişilerin yarattığı olumsuz etkiyi azaltmak adına, ne yapacaklarına ya da onlarda nasıl davranış değişikliği yaratacaklarına dair hiçbir fikirleri yok. Hiçbir şey söylemeyen bu kişiler, duyarsız ve kötü davranışları aslında sessizce onaylamış oluyorlar.

Bahar >Araştırma gösteriyor ki; dijital ekran duyarsızlığı (DED) ile hızlıca ve içtenlikle yüzleşmek için gereken bir dizi beceri olmaksızın duyarsızlığı, yaygınlığı ve vahameti artmaya devam edecek.

Aykan >Yani bu da en başta konuştuğumuz noktaya bizi getiriyor. Kontrolsüz şeker tüketimi nasıl insan sağlığına etki ediyorsa, dijital obezite ya da dijital ekran duyarsızlığı da sağlığımıza, üretkenliğimize ve ilişkilerimize zarar veriyor ve bununla baş etmek için bir takım beceriler kazanmamız gerekiyor.

Bahar >Aynen öyle, dünya döndüğü sürece gelişmeler olacak, her gelişme avantajlar kadar problemler de doğuracak ve bunlarla baş etmek için yeni becerilere ihtiyacımız olacak. Bu da insanoğlu için sürekli öğrenme ve gelişme ihtiyacının neden gerekli olduğunuz en temel göstergesi. Dolayısıyla yeni beceri ihtiyaçlarından bir tanesi motivasyonlarımızı bilinçli ve dengeli şekilde doyurmayı öğrenmek. Dünya üzerinden üretilen her yeni ürün veya servis insan ihtiyaçları ve motivasyonları düşünülerek tasarlanıyor, bunların hepsi geçici araçlar, bugün cep telefonu, yarın sanal gerçeklik, ileride galaksiler arası seyahat olabilir, hizmet ne olursa olsun, insan kim olduğunu iyi anlamaz, motivasyonlarını keşfedemez ise, bu araçlar sizin amacınıza dönüşür ve sizi kontrolden çıkarız. Oysa bir insan motivasyonlarını birden farklı şekilde, farklı araçlarla, farklı yöntemlerle doyurabilir, önemli olan her aşırılığın çözümünde olduğu gibi kök sebebi anlamak ve disiplinli şekilde bunu yönetebilmek.

Bahar >Dolayısıyla günümüzde dijital obezite ya da dijital ekran duyarsızlığı acil ve bilinçli şekilde ele alınması gereken ve disiplinli şekilde yönetilmesi gereken bir konu. Anketteki bazı istatistikleri verirsem belki dinleyicilerimizin kafasında konunun ne kadar yaygın ve vahim olduğu hakkındaki resim daha netleşir.

Bahar >Katılımcıların;

·       %87’si dijital ekran duyarsızlığının (DED) geçen yıla göre şimdi daha kötü durumda olduğunu söylüyor. Yani bu sorun giderek artıyor. Hatta biliyorsun en fazla 10 yıl içerisinde sanal gerçeklik %100 hissedilebilir olacak. O zaman insanların zamanlarının %80’nin sanal gerçeklikte geçireceği tahmin ediliyor. O zaman durum nasıl olur düşünmek bile istemiyorum.

·       %93’ü araba kullanırken dijital ekran duyarsızlığı (DED) içinde olan birine sıklıkla tanık olduğunu söylüyor. Araba kullanırken mesajlara, sosyal medyaya bakmanın ya da daha da kötüsü mesaj yazmanın, sosyal medyaya bir şeyler yüklemenin hem ölümcül riskleri var ve buna rağmen insanlar bunu yapabiliyor. Bu tamamen kontrol dışı bir durum.

·       %67’sinin yemek masasındayken dijital ekran duyarsızlığına (DED) tanık olduğunu söylüyor.

·       %52’si çalışanların müşteri hizmetleri iletişiminde, %35’i ibadethanede, %25’i okuldayken dijital ekran duyarsızlığına (DED) tanık oluyor. Hatta eşlerden bir diğeri özel anlarında dahi telefona gelen bir uyarı mesajına baktığını itiraf ediyor.

Aykan >Bu verdiğin rakamlardan anlıyorum ki her geçen gün daha fazla olmak üzere iş kontrolden çıkıyor ve bu durum gerçek hayatla bağlantımızı kaybetmemize yol açıyor.

Aykan >Bunun türlü türlü bahsettiğimiz sonuçları olmakla birlikte en belirgin olanlarından birisi insanların sosyal medyada “beğeni avcıları”na dönüşmesi. Bu konuda İş ortağımız VitalSmarts’ın yaptığı başka bir çalışma daha var, o ankete katılanların büyük çoğunluğu da mükemmel bir fotoğraf çekmek adına, aslında o andaki yaşam deneyiminin tadını çıkaramadıklarını belirtmiş. Ben de insanların seyahatlerde sosyal medyaya bir şeyler koymaya çalışırken anın tadını yakalayamayışını sıklıkla görüyorum.

Bahar >Evet insanlar diğer kişiye odaklanmak yerine telefonlarına daha çok odaklandıklarında anı kaçırıyorlar ve bununla birlikte karşı tarafa kaba davrandıklarını veya iletişimi kestiklerini kabul ediyor. Düşünsene her 4 kişiden 3’ü bunu biliyor, farkında ama yapmaya da devam ediyor.Mesajlaşma ve sosyal medya etkileşimleri ve beğeni avcılığı dediğimiz like alma ihtiyacı sadece rahatsız edici değil aynı zamanda artık yaşamları da yönlendiriyor.

Bahar >İnsanların işyerlerinde ve özel hayatta insanların hem mutluluğu hem de verimiliği önemli oranda etkileniyor. Birçok kişi aslında değer verdikleri insanları dinlememiş oluyorlar veya onlarla birlikte vakit geçirmemiş oluyorlar.

Aykan >Bu çalışmayla ilgili raporda Joseph Grenny’nin şöyle diyor; “Vardığımız sonuç şu, gerçek yaşamı deneyimlemekten ziyade, yakalamaya odaklandığımızda bu anlardan daha az zevk alıyoruz”. “Beğeniler, gerçek dünyada elde etmek için daha fazla çaba gereken sosyal refah duygusunun, düşük çabayla elde edilmesinin bir yolu. Bu çalışma, gerçeklerin yerine kolay yolu seçmeye başladığımızın bir uyarısı.”

Aykan >Araştırma raporunu hazırlayan diğer bir yazar; David Maxfield şöyle diyor; “Dikkatimiz yaşadığımız andan daha çok, bir kitledeyse, o anla olan bağlantımız bariz bir biçimde kesiliyor. Bu çalışma, biz farkında bile olmadan cihazlarımızın dikkatimizi kontrol etmeye başladığına dair bir uyarı niteliğindedir.”

Aykan >Gerçekten kendimizi fark etmemiz ve toplum olarak kendimizi terbiye etmemiz gereken bir alan bu. Yani hepimiz bazen bu duyarsızlığa maruz kalan kişi olabiliyoruz, bazen de aslında bu duyarsızlığı yapan kişi de oluyoruz.

Aykan >Dolayısıyla son bölümde enden şunu rica edeceğim; her iki durumla da başa çıkmak için dinleyicilerimize hangi önerilerde bulunabilirsin?

Bahar >Vitalsmarts’ın yaptığı araştırma bu konuyla başa çıkma konusunda becerikli olan bir azınlığın da var olduğunu belirledi.Dijital ekran duyarsızlığına (DED) ses çıkaran azınlık, ilişkilerine olan olumsuz etkisini azaltmanın yollarını bulmuşlar;

Aykan >Nedir o yöntemler?

Bahar >Bu yöntemleri iki bölüme ayırıyorum.

Birinci bölüm sizin kendi denetiminiz adına yapmanız gerekenler.

İkinci bölüm dijital duyarsızlığa maruz kalanların yapması gerekenler.

Bahar >Sizin yapmanız gerekenlerden başlayalım;

-Kendi içsel ihtiyaçlarını yani motivasyonlarını iyi anla; çünkü davranışlarınızın tetikleyen unsurlar sizin içsel ihtiyaçlarınız. İçsel ihtiyaçlarınızı iyi anlarsanız cep telefonunun ya da dijital ekranlarda hangi içsel ihtiyaçlarınızı doyurmaya çalıştığınızı anlarsınız. Bu ihtiyaçları sadece cep telefonu ile değil gerçek hayatta doyurmanın başka yolları olduğunu görebilirsiniz. Yani davranış değişikliğine gidebilirsiniz.

-Kendine önce dışarıdan bir bak; o fotoğrafı çekmek, ya da o mesajı yazmak için ortamdan zihnen bağlantını kesmeden önce dur ve sor: “Makul, mantıklı bir üçüncü kişi bunu yaparken beni görseydi hakkımda ne düşünürdü?” Bazen anın heyecanıyla uygunsuz veya riskli şeyler yapmak çok kolay gelebilir. Olmadık bir yerde, bir toplantıda veya aileyle ilgilenmeniz gereken bir anda bunu yapabilirsiniz. Bir yabancının bakış açısıyla dışarıdan olaya bakmak, ahlaki olarak merkezde kalmanıza yardımcı olabilir.

Aykan >Ben buna bir örnek vermek istiyorum. Bir gün bir restoranda yemek yedim kahvemi içiyorum o sıradada bilgisayarda çalışıyorum. Oturduğum masa restoranın iç mekanı, aynı zamanda dışarısı var bu iki bölme bir birinden şeffaf cam ile ayrılmış. Dışarıdaki masa ile benim aramda sadece cam var ve o masada 2-3 erkek 1-2 kadın belli ki önemli bir iş toplantısı yapıyorlar çünkü hararetli konuşmalar var. Bana sırtı dönük olan kişilerden birisi bir kadın, bir anda telefonunu yukarı kaldırdı selfie çekti çok hızlı şekilde, bende refleks olarak farkettim çünkü arka planda bende çıkıyorum tam arkasındayım. Neyse akabinde masanın altından mesajlaşmaya başladı ama toplantı masada devam ediyor, ben kafamı çevirdim, hesabı istedim hesabı ödedim kalkıyorum  sandalye üzerindeki çantamı topluyorum eğildim kadında telefonu iyice yana çevirmiş yazışmaya devam ediyor, ekranı tam bana dönük olduğu için son gönderdiği emojilerini gördüm, emojileri uçmuş kalpler, ateşler, seksi işaretler falan ama masayı görseniz şirketin 2020 stratejisi konuşuluyor gibi, çok ciddi bir ortam var ama bu kişi telefondan fantazi halinde, kalkarken onların yanından geçiyorum, baktım ciddi bir ses tonu ile konuya girdi Ahmet Bey ben öyle düşünmüyorum filan diye konuşmaya başladı kahkaha atacaktım çıktım, gittim. Ya eşiyle konuşuyor ya sevgilisi ile orası kimseyi ilgilendirmez ama aslında tam da bunu söylüyorsun değil mi bir üçüncü göz üzerinden kendine dışarıdan bak ve denetle diyorsun.

Bahar >Evet aynen. Sonuçta orası iş yemeği, bir format var belki bir ajandası var, eşin ya da sevgilin ile flört edeceksen bunu arada yap, müsade iste aç telefon konuş ama o toplantıda yapma. Bu o masadakilere saygısızlık.

Bahar >Gönderilerini ve mesajlarını sınırlandır. Sosyal medyanın, Whatsapp gruplarının, mesajların, hayatınıza bilinciniz dışında, izinsiz girmesini engellemenin en iyi yolu, bunu sınırlandırmak. Bunun dışında sosyal medya paylaşımlarını da sınır getirmek. Eğer günde bir defadan fazla paylaşım yapıyorsanız muhtemelen bir sorun vardır. Emin olun ki eğer iş amaçlı ya da pazarlama amaçlı bir ticari stratejiniz için değilse bireysel olarak paylaşımlarda bulunuyorsanız çoğu arkadaşınız ya da takipçiniz, sizin her gün ya da sık değil, haftada bir veya iki kez yapacağınız kaliteli paylaşımınızdan daha memnun olur.

Aykan >Zaten seninde dediğin gibi kişi eğer içsel motivasyonunu iyi anlarsa, mesela sosyal medyada paylaşım yapmasının nedeni beğeni ve onaylanma ihtiyacıysa bunu doyurmanın gerçek hayatta da bir çok yolu var. Ya da bunu prestij için yapıyorsa bununda farklı yolları var. Statü ve saygınlık elde etmek illa sektörel bir etkinlikte yaptığın sunumun 50 açıdan çekilmiş resmini sosyal medyaya koymak değildir.Bir tane koy geç, sonra o ihtiyacı gerçek hayatta başka bir aksiyonlada doyurmaya çalış.

Bahar >Resim mi çekmek istiyorsun? Çek, bak ve tadını çıkart anı yaşa. İlham verici yerlerde diğer insanların neler yaptıklarını izleyin; genelde bir resmi çektikten hemen sonra arkalarını döndüklerini ve oradan uzaklaştıklarını göreceksiniz. Siz bunu yapmayın. Tamam gidin ve o fotoğrafı çekin, sonra yavaşlayın. Nefes alın. Etrafa bakın. Dinleyin, tüm duyularınızı kullanın ve orada olma deneyiminin tadını çıkarın.

Bahar >Cihazınızdan bazen ayrı kalın. Cihazlarınızdan fiziksel olarak ayrılarak, biraz zaman geçirin. Bu sizi endişeli hissettiriyorsa, doğru yolda olduğunuzdan emin olabilirsiniz. Eğer bu ilk rahatsızlık hissiyle mücadele ederseniz, bulunduğunuz ortamın içinde mutluluk ve keyif yaratacak bir şekilde var olmayı ve o anla bağlantıda olmayı öğreneceksiniz.

Aykan >Güzel tavsiyeler, peki başkalarının özellikle iş yerinde yaptıkları dijital ekran duyarsızlıklarına (DED) maruz kalanlar bununla nasıl başa çıkabilir?

Bahar >Dijital ekran duyarsızlığında (DED)bulunan kişiler ile yüzleşmek için de bazı ipuçlarım var. Bunlar;

-Zor yolu seçin.  Bazı dijital ekran duyarsızlığı (DED) aciliyetten veya gereklilikten oluşur o yüzden hemen ön yargılı olmayın, gerçek bir mazereti olabileceğini düşünün. Empati kurarak karşınızdakine şuna benzer bir şey söyleyin: “Durum önemli gibi görünüyor. Eğer bu aramaya veya mesaja cevap vermen gerekiyorsa ben daha sonra tekrar gelebilirim.”

-Tane Tane Anlatın. En anlaşılır ve açıklayıcı şekilde konuşmak çoğu zaman sonuca ulaştırır. Muğlak taleplerde bulunmak, pasif agresif tavırlar sergilemek yerine belirgin sınırlar koyun. “Bu toplantıya tüm dikkatinizi konuya vermenizi istiyorum çünkü söyleyeceklerim önemli o yüzden lütfen cep telefonlarınızı ‘’rahatsız etme’’ moduna alabilir misiniz?” gibi şeyler söyleyebilirsiniz. Yani niyetinizin ne olduğunu belirtirseniz, sert bir tepki gibi algılanmayacaktır.

-Etkisini Söyleyin. Diğer kişinin ahlaki yönü hakkında yargılamalarda bulunmak yerine, dijital ekran duyarsızlığının (DED) tekrarı durumda ne gibi sonuçların ortaya çıkacağını açıklayın. “Whatsappınızın mesaj sesi ofiste çalışırken konsantrasyonumu bozuyor, lütfen kapatabilir misiniz? Teşekkürler” diyebilirsiniz.

-Kendinizi Üzmeyin. İnsanların, sizin söylediklerinize hemen uyum gösterip göstermediğine bakarak tesir etkinizi ölçmeye kalkmayın. Yaptığınız müdahale bir kontrolcülük olarak kayda geçer ve yeni normların oluşmasını yavaşlatır.

-Aldırmayın. Eğer her taktiği denediğiniz halde dijital ekran duyarsızlığında bulunan kişi bunlara uyum göstermiyorsa, aldırmayın. Bu güvenliğinizi tehlikeye atmadığı sürece yolunuza devam etmeniz daha iyidir.

Aykan >Çok teşekkürler Bahar, ben de araştırmanın vardığı bir iki sonuçtan bahsederek bu yayını kapatalım.

Sosyal medya beğeni avcıları: 

• Daha fazla takipçiye sahipler. 

• Sosyal medyalarını daha sık kontrol ediyorlar.   

• Gerçek hayatta daha az mutlular.

Daha Mutlu İnsanlara baktığımızda ise onlar: 

• Sosyal medyalarını daha az sıklıkta kontrol ediyorlar.

• Sosyal medyada beğeni avcısı olma ihtimalleri daha az.

Kapanış

Aykan >Evet bugünkü Podcastimizin sonuna geldik. Bu haftalık ve şimdilik bu kadar.

Aykan >Bu yayın güzelmiş, acaba ben nasıl katkıda bulunabilirim diyenler patreon.com üzerinden bize küçük katkılarını iletebilir. Patreon patron kelimesindeki r ile o arasına bir e harfi ekliyorsunuz, slash böyle gitmez yazıyorsunuz ve oradan bize nasıl katkı iletebileceğinizi görüyorsunuz.

Aykan >Yok böyle güzel ben sadece dinleyeceğim diyenler bu yayını Web sitemiz Success Programme üzerinden, Itunes üzerinden, Spotify üzerinden ve Soundcloud üzerinden takip edebilirler.

Ayrıca geri bildirimde ve önerilerde bulunmak isteyenler için bize ulaşabileceğiniz kanallar;

Whatsapp numaramız.

0533 608 79 79

E-mail adresimiz artik@böylegitmezz.com

LinkedIn, Youtube, Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden Success Programme hesaplarımızı takip edebilirsiniz.

Ve elbette,

Bahar Şen

Aykan Raşitoğlu’nun

LinkedIn hesaplarından da bizlere ulaşabilirsiniz.

 

 

Paylaşmayı Unutmayın

bg-footer-banner

Ücretsiz Çalışan Katılımı Anketini İndirin

Çalışan Katılımı Anketlerini kullanan 240.000'den fazla kişiye katılın.