“Neler oluyordu? Başkan’ın konuşması başladığında konuşma zorluğu çeken hastaların koğuşundan kahkahalar yükseldi; üstelik hepsi de Başkan’ı dinlemek için sabırsızlanıyordu… O kadim Sihirbaz, o Oyuncu, hitabet ustalığıyla, tiyatrovari yaklaşımıyla, duygusal cazibesiyle karşılarında duruyordu ve bütün hastalar gülmekten ölüyordu.”
Oliver Sacks’in Karısını Şapka Sanan Adam kitabının dokuzuncu bölümü böyle başlıyor. Klinik nöroloji alanında saygın bir profesör olan Sacks, yukarıdaki paragrafta konuşma zorluğu çeken hastalarıyla yaptığı çalışmaları anlatıyor. Reseptif afazi veya “söz sağırlığı,” genellikle inme, baş yaralanması, enfeksiyon veya beyin sarsıntısı nedeniyle beynin hasar gördüğü ve kurbanların duydukları sözcükleri anlayamadıkları bir durumu tarif ediyor. İlginçtir ki, bu hastalar genellikle kendilerine söylenenlerin çoğunu aslında anlayabiliyor.
Bu olgu yeryüzündeki diğer dostlarımız olan hayvanlarda da gözleniyor. Pek çok hayvan, vurguyu, ifadeyi, ritmi, ses yüksekliğini, beden dilini ve ses tonunu eksiksiz anlıyor. Sözcükleri doğrudan anlamasalar da, köpekler anlamı kavrayabiliyor. Bu nedenle köpekler çoğunlukla kötü niyetli, şüpheli davranışları, sahtekârlığı ve aldatmacayı ve güvenilir kişileri tespit etmekte kullanılıyor.
Afazi, sözsüz iletişimin etkisine uç bir örnek olsa da, çoğumuz için iletişim, bir dizi sözcüğü dinlemekten daha fazlasını içerir. Doğal konuşma, yalnızca sözcüklerden oluşmuyor. Sözcüklere, onlara anlam katan, bizi harekete geçiren ya da bizde bir duygu yaratan incelikler, mimikler, ifadeler, jestler eşlik ediyor. Sacks’in konuşma tanımına göre, bu “kişinin tüm benliğinin dile getirilmesi şeklinde bir dile getiriş, sözcükleri fark etmekten çok daha fazlasını içeren bir kavrayış.” Başkan’ın konuşması sırasında afazi servisinden yükselen kahkahaların sebebi de bu.
Son yıllarda koçluk dünyasında sayısız modelin ortaya çıkışına şahit oluyoruz. Bu kuralcı koçluk modelleri genellikle, koçluğu yapan kişinin izlemesi gereken bir dizi adımdan oluşuyor. Bu adımların her biri ciddiyetle takip edildiği takdirde, koçun, koçluk alan kişiyi A noktasından B noktasına gitmesini sağlayacağı düşünülüyor. Bu adımlar genellikle öyle tasarlanıyor ki, ufak kartlarda özetlenebiliyor; koça oturum boyunca bir bakışta takip edebileceği referanslar sunuyor. Potansiyel koçlar ve/veya yöneticiler genellikle “(Buraya en sevdiğiniz kısaltmayı ekleyin) modeliyle koçluk yapmanın dört adımı” üzerine eğitimler alıyor. Sonra bu yeni öğrendikleri modeli birilerinin üzerinde denemeye hevesli bir biçimde eğitimi tamamlıyorlar.
Ne yazık ki bu koçların öğrendiği şeyler, bir dizi sözcükten ibaret kalıyor ve çoğu zaman anlam derinliğinden yoksun oluyor. Koç, modelin her adımını dikkatle yerine getirmeye uğraşsa da, karttaki “Şimdi bunu söyleyin” dizisinin rehberliğinde koçluk alan bir kişi, yalnızca koçun sözcüklerini duyuyor, o kadar. Koç, hiç sektirmeden tüm adımları tamamlamış vaziyette, bireyin başarılı olmak için gereken donanımı kazandığını düşünerek oturumu bitiriyor. Bu arada koçluk alan kişi bir dizi sözcük ve adım yakalamış, fakat anlamı kavrayamamış oluyor.
Gerçek koçluk, basitleştirilmiş bir modelin adımlarını takip eden bir sohbet değil, anlamlı bir süreçtir. Sadece konuşmayla gerçekleştirilemeyecek bir süreçtir. Sözcüklerden fazlasının değiş tokuş edilmesidir (Burada iki kişinin iletişim kurduğuna işaret eden “değiş tokuş” sözcüğüne dikkat edin). Koçluk bir zaman zarfında evrimleşir ve koçluk kartındaki “konuşma maddeleri”nin yanındaki kutucukların işaretlenmesinden çok daha derin bir şeydir. Bu değiş tokuş, duygu, ifade, dinleme, anlama ve koçluk yapılan bireye gerçekten uygulanabilir diğer yolları bulmak için standart modelden uzaklaşma istekliliğini de içerir.
Çoğu koçluk modelleri bir sohbet başlatmakta yararlı olsa da, gerçek koçluğun yerini tutamazlar. Ne var ki pek çok yönetici ve koç, ağızlarından çıkanın ellerindeki kartlardakilerle uyumlu olup olmadığına dikkat ederek, yalnızca adımları takip eder. Ve bu genellikle işe yaramaz. Bu yüzden doğru liderlik ve koçluk programlarını doğru kişilerden almanız önemlidir.