Çalışan bağlılığı, çalışanların kendilerini işlerine karşı tutkulu, enerjik ve adanmış hissettiği zamanki duygu durumudur. İş gücünüzü bağlı kılmak için neden zaman ayırmak gerekir? Çünkü bu durum kuruluştaki bireyleri; yüksek performans gösterebilmek adına kalbini, ruhunu, aklını ve ellerini ortaya koyan çalışanlara dönüştürür.
Bir şirkete girmek için ilk başvurumuzu yaptığımızda; bazı maaş vaatleri, şirketin markası veya havalı ayrıcalıklar aklımızı çelebilir. Bunlar önemli mi? Tabii ki. Ancak "memnuniyet unsurları" olarak adlandırılan bu faktörler çalışan bağlılığını artırmaz. Bağlılık, memnuniyetin çok ötesindedir. Çalışanları işlerine bağlı kılmak; yaptığımız işte meaning (anlam), autonomy (otonomi), growth (gelişme), impact (etki) ve connection (aidiyet) yani, ENGAGEMENT MAGIC – BAĞLILIK SİHİRİ varsa oluşur.
Anlam (Meaning): Yaptığınız işin, çalışmanın ötesinde bir anlam taşıması
İş yerinde anlamı ne oluşturur? Bağlı olmaya katkıda bulunan iki tür anlam vardır:
Doğal Anlam; bireyin hissettiği anlamı işin kendisi üretir. Örneğin, okuma-yazma bilmeyen çocuklara okumayı öğreten bir öğretmenin ya da hayat kurtaran bir kalp cerrahının işi gibi.
İlişkili Anlam; doğal olarak yaptığınız işin kendisinde bulunmasa da, işin iş haricinde yapmanıza imkan sunduğu şeyler anlamlıdır.
Memnuniyet unsurlarına dikkat edin! Bunlar espresso makineleri, pinpon masaları, “Cuma Yemekleri” gibi ayrıcalıklardır. Bu ayrıcalıklar eğlencelidir ancak geçici bir mutluluğa ve bağlılığa sebep olabilirler. Bu ayrıcalıklar geri alındığında daha fazla soruna yol açabilirler. Ayrıca, pahalıya da gelebilirler.
Otonomi (Autonomy): İşinizi ve çalışma ortamınızı en yüksek performansı göstermenizi sağlayacak şekilde düzenleyebilme gücü.
Otonomi, insanları kendi haline bırakmak demek değildir. Diğer yandan, çok fazla gözetim, üretkenliğe zarar verebilir.
Çalışanlarına otonomi sağlayan kurumlarda, işin nasıl yapıldığından çok işin sonuca ulaşmasına önem verilir
İyi kişileri işe alın, işlerini iyi yapabilmeleri için ihtiyaç duydukları şeyleri onlara sağlayın ve yollarından çekilin. Çalışanlarınıza güvenin. Güven olmadan otonomi olamaz.
SINIRLAR + ÖZGÜRLÜK + HESAP VEREBİLİRLİK = OTONOMİ
Otonomi, işgücünüzü işe bağlı kılmanın en önemli unsurlarındandır.
Gelişme (Growth): Kişisel ve profesyonel olarak ilerlemek için sınırlarımızın zorlanması ve mücadele etmek
Yaptığımız işin ezbere, rutin ve tekrarlı olduğunu hissettiğimizde canımız sıkılır, dikkatimiz dağılır ve bağlılığımız azalır. İnsanlar, zihinlerini ve becerilerini zorlayan, zihinlerini uyaran ve kendilerini gösterme ve de başarılı olma fırsatı veren iş deneyimlerini isterler.
Gelişme, mutlaka terfi anlamına gelmez. Gelişme, daha yüksek bir pozisyona atanmak ya da daha iyi bir park yerine sahip olmanın ötesindedir. Gelişme; başarılı olma arzusu, yeni becerilerde ustalaşma, hedeflere ulaşma ihtiyacıdır.
Mihaly Csikszentmihalyi, Akış’ta “Hayatımızın en güzel anları bir şeyleri kolay elde ettiğimiz, sadece alıcı bir pozisyonda ve rahat konumda olduğumuz zamanlar değildir; en güzel anlarımız genelde, zor veya emek vermeye değen bir şeyi başarmak için istençli bir çaba gösterirken vücudumuzun ya da zihnimizin sınırlarının zorlandığı anlardır.” der. Bir başka deyişle, en yüksek bağlılığı, arkamıza yaslanırken değil, kendimizi aşmaya çabalarken hissederiz.
Etki: Yaptığınız işin olumlu ve emeğinize değen sonuçlarını görmek.
EMEK + ETKİ = BAĞLILIK
Yüksek seviyedeki emeği, yüksek seviyede algılanan katkıyla eşleştirebilen kuruluşlarda iş gücü bağlı olur. İnsanlar işlerinde ilerleme kaydettiklerini ve bir fark yarattıklarını görme ihtiyacındadır. İşlerinin yarattığı etkiyi göremedikleri takdirde kendilerini yararsız ve çaresiz hissedebilirler.
Etkiyi Beslemek:
- Ölçüm: “Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin önemi yok,” –Cheshire Kedisi. Eğer ölçümlemek için bir yolunuz yoksa, yarattığınız etkiyi bilemezsiniz.
- Yakınlık: İnsanların her gün yaptığı işin etkisini ve sonuçlarını kolaylıkla görmelerini, hissetmelerini ve deneyimlemelerini sağlayın.
- Bağlam: Kurumunuzun hedeflediği etki tam olarak nedir? Bu konuyu çalışanlara aktaran kişi yöneticidir. Peki siz kurumunuzun hikâyesini çalışanlarınızla nasıl bağlıyorsunuz? Hikayeyi şekillendirmekte sorun yoktur. Hikâyenizi, insanların yaptıkları işin yarattığı değeri görebilecekleri şekilde biçimlendirin.
- Değer: Yaratılan etkiyi, bireysel, ekipsel ve kurumsal seviyelerde takdir etmenin ve ödüllendirmenin bir yolunu bulun.
Aidiyet: Kendinizden daha büyük bir şeye ait olma duygusu
Aidiyet, “ben” ya da “onlar”dan ziyade “biz” ile ilgilidir. Aidiyet eksikliği, yalnızlığa ve ötekileştirmeye neden olur. Aidiyet, kurumunuzun bir parçası olmanın, sizi kurumun bünyesindeki kişilerin her birinden daha büyük bir topluluğa ait kılmasıdır. Aidiyet, sizde ve iş arkadaşlarınızda birbirinizi koşulsuz bir şekilde desteklediğiniz ve bir çeşit “dost grubu” oluşturduğunuz “özel” bir yerin var olduğu hissini yaratır.
Aidiyetin geçer akçesi güvendir. Bu, şirket kültürünün temel yapı taşıdır çünkü etkin bir kültür, ‘’Bu şirkete güveniyorum çünkü; benim değerlerim ve ilgi alanlarımla uyumlu, daha büyük manada beni ve değer verdiğim şeyleri temsil ediyor” gibi düşünceler uyandırır.
Kazanılan güven, zamanla inşa edilir ve bir kuruluş ya da kişi ile olan etkileşiminize ve deneyiminize dayanır.
Varsayılan güven, sadece bir pozisyona ya da duruma dayanır. Kazanılmış bir güven değildir. Bir uçakta uçuyorken hepimiz pilot güven duyduğumuzu varsayarız.
Çalışanları nasıl işe bağlı kılabileceğiniz ve ölçümleyebileceğinize dair daha fazlası için örnek anketimizi indirin: