Sevgili Bahar
Şirketimizde yaptığımız bir çalışmada, ‘’Kritik Konuşmalar’’ kitabındaki ‘’Stres Altındayken İletişim Tarzınız’’ testini yaptım. Testin sonucunda, iletişim tarzımın “şiddet” olarak çıktığına gerçekten üzüldüğümü ve alındığımı söylemeliyim.
Çalışmaya katılan kişilerin çoğunluğunun sonucu “sessizlik" yönündeydi. Çalışmadaki tartışmada “Sessizliğin” aslında “şiddetten” daha iyi olduğu sonucuna vardık. Ben gruptaki aykırı olandım ve bundan utandım. O anda bir bahaneyle çalışmadan ayrılmayı bile düşündüm. Konuşmalarımda zaman zaman agresif davrandığımı fark ediyorum, ancak şiddet göstermiyorum. Şiddet gösteren biri olarak etiketlenmemin bana yardımcı olacağını da sanmıyorum. Bu kitapta herhangi bir agresif eğilimi tanımlamak için neden bu kadar uç bir kelimenin kullanılması düşünülmüş?
İmza,
Kafası karışmış ve gücenmiş
Sevgili Gücenen,
‘’Stres Altındayken İletişim Tarzınız’’ testinde agresiflik kategorisini “şiddet” kelimesiyle tanımlamış olmamıza, sizin gibi tepki veren çok sayıda kişi oldu. Kelime seçimimizi açıklama fırsatını verdiğiniz için teşekkürler.
Derin Düşünmeye Teşvik Etmek İçin
Bu anlam yüklü terimi seçmemizin ana sebebi insanları daha derin düşünmeye teşvik etmekti. Çoğu zaman iletişim sırasında gerçekleşen agresifliğin büyüklüğü ile bunun insanlar üzerindeki etkileri birbiriyle eşlenik olmaz. Örneğin, astıyla sadece küçümseyici tarzda konuşan bir yönetici, bu çalışana çok büyük bir psikolojik zarar verebilir, onun kendini yetersiz hissetmesine ve hatta bir travma yaşamasına olmasına neden olabilir. Öte yanda, ikisi de çok fazla bağrış çağrış konuşan ailelerde büyümüş olan bir çift, sık sık birbirlerine öfkeyle bağırıyor ama bu durumdan karşılıklı olarak çok da incinmiyor olabilirler. Oysa çocuklar bundan ciddi şekilde etkilenir. Önemli olan, kullanılan sözlü silahın seviyesi değil, yol açtığı durumdur. Bizim bakış açımıza göre “şiddet”, hedefimize ulaşmak için baskı kullanma girişimimizdir. İstediğimiz şeyi elde etmek için üstünlüğümüzü, pozisyonumuzu, kelime dağarcığımızı, özgüvenimizi veya diğer varlıklarımızı kullanma kararımızdır. Böyle bir prensipten yola çıkarak hareket etme kararının ciddi ahlaki sonuçları olduğuna inanıyoruz ve bu sözcüğü kullanmadaki amacımız da bu karar hakkında hepimizi daha derin düşünmeye davet etmek. Kasıtlı olarak bu terimi kullanarak, çocukluğunda evlerinde gördükleri model bu olduğu için ya da sadece alışkanlıkları bu olduğu için böyle davranan kişilerin, bu eylemin kendi değerleri ile tutarlı olup olmadığını yeniden değerlendirmelerine yardımcı olmayı umuyoruz.
Kritik Konuşmalar Eğitimi Hakkında
İncinenleri Onurlandırmak için
Bir diğer neden de, daha az anlam yüklü olan bir terim kullanarak agresif davranışı temize çıkarmayı istemiyoruz, çünkü eğer böyle yaparsak bunun hem agresif eylemlerin ahlaki gerçekliğini maskeleyeceğini, hem de bu eylemlerden dolayı incinenleri onurlandırmamış olacağını düşünüyoruz. İlginçtir ki, saldırgan bir yöneticisi, eşi, ebeveyni veya komşusu olan kişiler tarafından bu kelimeyi yumuşatmam için hiç baskı görmedim. Başkalarının bizi nasıl etkilediğini düşünürseniz, bu kelime akademik bir referans olmaktan daha çok, yaşanan deneyimi anlatmayı hedefliyor.
Talihsiz Sonuç
Şirketinizdeki çalışmada grubunuzun “Sessizlik” ve “Şiddet” etiketleri arasından “Sessizliğin” bir şekilde işlevsel veya ahlaki açıdan daha üstün olduğu sonucunu çıkardığını duyduğuma üzüldüm. Buna hiç katılmıyorum. Soykırımlar, işyerlerindeki yaralanmalar ve ölümler, toksik çalışma ortamları, ahlaksız politikalar, güvenli olmayan ürünler gibi dünyadaki en korkunç şeylerin çoğu, çok sayıda kişinin sessiz kalmasının sonucunda oluşmaktadır. İlginçtir ki, çoğu kişi saygılı olmak ile dürüst olmak, pasif kalmak ile doğruluğu savunmak arasında yanlış bir kıyaslama yapmaktadır.
Sonuçta hem Sessizlik, hem de Şiddet, büyük hasara neden olur. İkisi de ilişkileri yok eder. Her ikisi de sık sık bencillik ve samimiyetsizlikle sahnelenir. Umarım bu düşünceler size yardımcı olmuştur. Ya da en azından nereden yola çıktığımızı anlamanıza yardımcı olur.
Sevgiler