Merhaba ben; Bahar Şen.
Merhaba Ben Aykan Raşitoğlu.
Böyle Gitmez Podcast serimizin 28. yayınına hoş geldiniz. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.
Misyon
Aykan>Bu Podcastimizde; çalışanların, yöneticilerin, tedarikçilerin, şirketlerin yani işverenlerin kabul edilemez davranışları ve yaklaşımları sonucu, kurumsal hayatta oluşan depresyonu ele alıyor ve artık böyle gitmez diyoruz. Sadece böyle gitmez demiyoruz aynı zamanda her hafta çözüm yollarını sizlere aktarıyoruz.
Geçtiğimiz Haftanın Özeti
Aykan>2 haftadır oldukça yüksek tempolu bir dönemden geçtik. Bu yüzden son 2 hafta yayınlarımız sekteye uğradı ancak önümüzdeki günlerde arka arkaya bir kaç yayın yaparak bu açığı kapatmayı hedefliyoruz. Hatırlarsanız en son bölümümüzde, hızla değişen dönüşen yeni dünyada ve şirketlerde insana dair yapılması gerekenleri ve insan kaynaklarının buradaki rolünü konuştuk. O yayın Web sitemizde, Itunes’da, Spotify’da, Soundcloud’da, Patreon’da yerini aldı. Yayının ardından dile getirilmeyen noktaları açıkça dile getirdiğimiz için teşekkür mesajları gönderenlerde oldu, alınan insan kaynakları yöneticileri de oldu ama her görüş bizim için değerli olduğu için gelen tüm yorumlarınız için teşekkür ederiz.
Bu Haftanın Konusu
Aykan>Peki, Bahar dinleyicilerimizle bu hafta ne hakkında konuşacağız?
Bahar>Bu hafta özür dilememenin, dilediysen bile bunu içte bir şekilde yapmamanın, iş ve özel hayatımıza olan yüksek maliyetini konuşacağız. Elbette her zaman olduğu gibi sadece problemi değil aynı zamanda çözümünüde ele alacağız yani samimi ve yerini bulan bir özrün nasıl olması gerektiğini konuşacağız.
Aykan>Evet aslında bu yayın akışı 3 temel bölümden oluşacak.
-Neden Özür Dileyemiyoruz?
-Özür Dilememenin Maliyeti Ne?
-İyi Bir Özür Nasıl Olur?
Aykan>Hemen ilk bölümden başlayalım;
Aykan>İnsanların büyük bölümü bu ülkede özür dileyemiyor, bazıları zaman zaman dilediklerini düşünüyorlar ama aslında karşı taraf tarafından kabul edilmeyen kötü özürler diliyorlar. Hele hele söz konusu olan problem iş hayatı ile ilgiliyse, çoğu zaman insanlar özür dilemenin gerekli bile olmadığını düşünüyorlar.
Aykan>Bahar sana ilk sorum şu; insanlar neden özür dileyemiyor?
Bahar>Her insan elbette yanlış bir şey yapabilir ancak yanlış bir şey yapınca özür dilememenin altında bir değil birden çok neden olabilir;
1-Yanlış yaptığını kabul edememek.
2-Yaptığın şeyin karşı tarafı kırmış olabileceğine, hayal kırıklığına yol açmış olabileceğine dair bir empati kuramamak.
3-Yanlış yaptığını bilmek, ama özür dilemenin sanki bunun başkasına karşı bir itiraf olduğuna inanmak. Eğer kişinin onaylanma ihtiyacı yüksekse yani zaten eleştiri hassasiyeti varsa, özür dilemeyi kendine yapılan bir eleşti gibi algılamak.
4-Özür dilemeyi, zayıf düşmek, pozisyonunu kaybetmek gibi algılamak.
5-Mükemmelliyetçi olanların özrü bir defo olarak görmesi. Bu kişiler o kadar mükemmel olduklarına inanıyorlar ki, hayatta her şeyi doğru yaptıklarına dair öyle güçlü inançları var, yanlış bir şey yapmış olacağına inanması güç oluyor. Ben zaten mükemmelim, ne yapmış olabilirim ki kafasında oluyorlar.
Aykan>Aslında saydıklarının hepsine katılıyorum ama son madde özellikle dikkatimi çekti, sürekli doğru olduğuna inanmak ve kendini haklı görmek neyin kafası sence?
Bahar>Biraz önce de belirttiğim gibi kendini haklı hissetmek ihtiyacı bazen konu her ne olursa olsun kazanmak ihtiyacıyla, bazen eleştirilmemek isteği ile alakalı olabiliyor.
Bahar>Bazen de tabii tam tersi özgüvenin tavan yapmış olmasıyla, ben zaten mükemmelim, ne hatası!
Aykan>Ben birkaç ekleme daha yapabilirim buna. Bazı insanlar kendilerini özel insanlar gibi görüyor.
Bahar>Her insan özeldir. Ama o kişi kalabalıktan ayrı olarak görüyor kendisini.
Aykan>Evet ben farklıyım gibi. Hatırlıyor musun? Cem Yılmaz’ın Gora filminde vardı, Arif, uzayda Gora hapishanesinde, Japon’a benzer bir mahkumun yanına oturuyor, seninle birlikte burdan kaçmamız lazım diyor. Seni seçtim çünkü sen farklısın, Japon’sun bir kere akıllı adamsın, güçlerimizi birleştirirsek kolayca dünyaya dönebiliriz, ne diyorsun samuray diyor. Elini uzatıyor, Arif ben diyor, diğeride elini uzatıyor bende Memet Zeytinburnu çocuğuyum, Kar Çeşmesi’nde deri atölyesinde çalışıyorum diyor.Arif’te hemen normalleşiyor, öyle Derimod falan mı yoksa ayakkabı üzerine mi diyor.
Aykan>Çok komik bir sahne ama aslında o sahnede kendini sürekli özel gören insanların temel ihtiyacına dokunarak iletişim kurmaya çalışan bir Arif var. Arif kendisini zaten özel görüyor, diğerine de gidip seni seçtim çünkü özelsin diyor. Bu insanların temel içsel ihtiyaçlarından birisi olmakla birlikte bu ihtiyaç kişilerde ortalamanın üzerindeyse kendilerini özel saygın insan gördükleri için yanlış bir şey yaptığına dair bir durumu kabul etmek kabul etmek zor oluyor.
Aykan>Yani sen yöneticisin çok özel insansın, hata yapmazsın, yönetici hata yapar mı? Ya da yaş olarak senden büyük diyelim, şöyle düşünebiliyor; ben koca ömür geçirmişim tecrübem o kadar fazla ki dünkü çocuktan özür dileyecek halim yok. Bunlar dünyaya özel yeteneklerle gönderilmiş insanlar, hatayı yapsa yapsa vasat sıradan insanlar yapar kendileri yapmaz onlar Allah’ın yaratırken özel çaba sarfettiği kişiler. Gerçekten böyle bir düşünce sistemi var!
Aykan>Bu yorumumdan yola çıkara şunu sormak istiyorum yaş olarak büyük olmak, rütbe olarak büyük olmak özür dilemeyi zorlaştırıyor mu?
Bahar>Evet zorlaştırıyor.
Bahar>Özür dilemek zaten zor, bir de iş hayatında bir astımdan, meslektaşımdan ya da kendimden daha küçük birinden özür dilersem zayıf biri gibi algılanırım gibi düşünce olabiliyor. Başkalarının ve belki özür dilediğim kişinin gözündeki saygınlığım beş paralık olur gibi düşünüyorlar.
Bahar>Tabi bunun bir de tam tersi var, eğer rütbe olarak benden üst birinden özür dilersem bu yalakalık ya da yağcılık gibi algılanır gibi düşünceler insanlarda var. Ya da bunu bir zayıflık ve yenilgi görende olabiliyor.
Aykan>Özür dilememenin maliyeti ne? Özür dilemediğimizde nasıl bir bedel ödüyoruz?
Bahar>Bazen fark etmeden yanlışlıkla, bazen bilerek haddini aşan davranışlar nedeniyle kırdığımız üzdüğümüz ya da zor durumda bıraktığımız insanlardan özür dilememenin bedeli çok ağır.
Bahar>Hem duygusal olarak ağır hem de aslında iş başarısı açısından da ağır. Zaten o yüzden bugün bu konuya böyle gitmez diyoruz.
Duygusal bedelini hızlıca sayacak olursam:
1-Özür dilememiz gereken bir kişiden özür dilememişsek ilişkimiz geriliyor bu gerginlik karşımızdaki kişinin ruh haline yansıyor.
2-Karşımızdaki kişi bize içerliyor ve bizimle iletişim kurmak istemiyor. Karşınızdaki kişi sizinle karşılaşmamak için özel çaba gösteriyor bu kişilerde gereksiz stres oluşturuyor.
3-Aramızdaki duygusal bağ zedeleniyor ya da tamamen kopuyor. Hatta bazen o kişi kendisine yeni bir iş bakıyor. Kim arasının bozuk olduğu bir yönetici ya da iş arkadaşı ile her gün aynı ortamda olmak ister ki?
4-Böyle bir durumda olmak, iş hayatının zaten zorluklarla dolu, gergin ortamında 2 kişiyide fazla strese sokuyor çünkü iletişim kurmaları gereken anlarda iletişim kurmak normal bir iletişim kurmaktan daha hassas hale geliyor.
5-Karşınızdaki insan iş gereği sizinle konuşması gereken bir kişiyse sizinle konuşmamak için alternatif yollar yaratıyor. Araya başkasını sokuyor, başka birisi üzerinden iletişimi yönetiyor, direk iletişim yerine mail ve mesaja dönüyor vs.
Bahar>Tüm bu duygusal yük iş yerinde diğer çalışanlara ve müşterilere elbette yansıyor. Elimizde hesaplanmış bir veri olmamakla birlikte performans, verimlilik ve üretkenlik açısından ciddi bir parasal kayıba neden olduğunu düşünüyorum.
Aykan>Peki özür dilemeyen kişinin bu yaklaşımının kariyerine bir etkisi var mı?
Bahar>Aslında %100 var ama bazı durumlarda bu etki çok görünür olmadığı için yokmuş gibi algılanabilir ama birazdan sayacaklarım benim 30 yıllık iş hayatımdan edindiğim izlenimler.
1-Yaptıklarımızın sonucunda arkada bıraktığımız hasarlarla, insanları zor durumlarda bırakarak, insanların duygularını görmezden gelerek, kırıp dökerek iş hayatında başarılı şekilde ilerlememiz imkansız. Çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçüncüde yakalanır.
2-Böyle davranan insanların kritik terfi değerlendirmelerinde, insan ilişkilerindeki ve iletişimdeki bu zayıflıkları, olayların sorumluluklarını ele alıp almamaları, kendileri için negatif bir kriter halini alıyor.
3-Ayrıca bu zor durumda bırakmaların ya da insanları kırmanın, küskün insanlardan oluşan bir işyerinde konuşulamayan konuların maddi bir karşılığı var. Bazen insanlar sizden intikam almak için pasif agresif davranıyorlar, bazen de motivasyonları kırıldığı için sorumluluk almıyorlar vs.
Bahar>Yani içten bir özür ile ne kadar çok hasarı önleyeceğinizi siz düşünün. İki güzel kelime ve bunu izleyen davranışlarla çok büyük bir maliyeti bertaraf ediyorsunuz.
Bahar>Sizce ne yapmak akıllıca, özür dilemek mi? Kuyruğu dik tutacağım diye bu kadar bedel ödemek mi?
Aykan>Aslında ben burada basit bir yöntem önerebilirim. Hemde ilkokul da öğrendiğimiz bir yöntem. Hatırlarsan ilkokul öğretmenlerimiz yazmayı öğretirken ve harfleri pekiştirmek için bir deftere 1 sayfa A harfi ya 1 sayfa B harfi yaz ya da bir sayfa Ali Gel Yaz falan derdi. Alın bir defter 10 sayfa özür dilerim yazın. Ya da aynanın karşısına geçin 30 kere özür dileyin. Emin olun ilk sefer bu kelimeyi yazmak ya da söylemek zor olabilir ama çalışma bitince kendinizi bu kelime ile daha barışık bulacaksınız. Bu kelimeden bu kadar korkmayın onunla barışın!
Aykan>Peki Bahar, medeniyet arttıkça, ilkellik azaldıkça özür dilemek kolaylaşıyor gibi geliyor bana. Neden bazı ülkelerde insanlar daha kolay özür diliyor? Sence bu kültürel bir durum mu?
Bahar>Aslında ben bunun hesap verebilirlik kültürü ile alakası olduğuna inanıyorum. Yani bir insan elde ettiği sonuçlara baktığında, yaptığı veya yapmadığı şeylerin sorumluluğunun farkındaysa yani hesap verebilir biriyse, özrü daha kolay diliyor. Eğer hesap verebilirlik kültürü eşittir medeniyet dersek evet medeniyetle ilgisi var diyebiliriz.
Aykan>Ben bir iki tane örnek verebilirim hızlıca çünkü gelişmişlik ile ilgisinin direk olduğunu düşünüyorum.
Aykan>Geçtiğimiz sene evdeki yabancı marka bir cihaz arızalandı. Türkiye’deki iş ortaklarından arızayı giderebilmek için destek almaya çalıştım. Ortalama 3 ay sürdü, servis geldi parça vs.değişti ama cihaz bir türlü çalışmadı.En sonunda servis ile yazışmalarda tatsız bir mesaj attılar, ben çok sinirlendim ve yurt dışında bulunan ofislerini aradım. Hızlı bir şekilde yaşadığım sıkıntıyı karşı tarafa anlattım. Karşımdaki kişi beni dinledikten 30-45 saniye arasında özür diledi. Beni başka bir kişiye aktaracağını söyledi, durumu bağladığı kişiye baştan sona anlattım 5-6 dakika kadar ve sözümü hiç kesmeden dinledi ve sonunda konuya çok hakim değilim tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama sizden çok özür dilerim dedi. Bu konuyu çözüp çözemeyeceğimi bilmiyorum ama yarın bu konu ile ilgili sizi bilgilendireceğim dedi. E-mail ve cep telefon numaramı aldı. Ertesi gün cihaz değişti. Daha sonra Türkiye’den genel müdürleri, genel müdür yardımcıları aradı vs. Sonunda iş çözüldü. Bu 1 tane yabancı örnekti.
Aykan>Geçtiğimiz günlerde çalıştığımız bir firmanın üst düzey yönetim kurulu üyesinden, değerli ve eğitimli birisi. Kendisinden istediğim bir şey vardı ve bizim müşterimiz durumunda, kendisinden birkaç gün sonra; istediğin şeyi yapamadım öncelikle çok özür diliyorum diyen bir e-mail aldım.
Aykan>Bu yaşadığım örnekleri medeniyet ve eğitimle ilişkilendiriyorum. Dolayısı ile eğitim ve gelişmişlikle ilgili mi sence?
Bahar>Evet kesinlikle ilgili, bende aynı şeyi düşünüyorum.
Aykan>Özür dilemek için illa hata yapmış olmanız gerekir mi? Yanlış anlaşılmak da bir özür nedeni olabilir mi? Hangi durumlar gerçek birer özür nedenidir.
Bahar>Özür karşılıklı saygı ihlal edildiğinde yapılması gereken bir davranış. Yani saygıyı ihlal etmediyseniz özür dilemeye ihtiyaç yok ama bazen insanlar sizi yanlış anlayabilir. Bu durumda özür dilemek yerine, yanlış anlaşılmanın farkında olduğunuzu belirtip, niyetinizin ne olduğunu ve ne olmadığını belirterek, yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırabilirsiniz. Belki o sırada yanlış anlaşılmaya neden olacak bir davranışta bulunduğunuzu fark ederseniz bunun için özür dileyebilirsiniz.
Aykan>Peki iş hayatında hangi durumlarda özür dilemek gerekir ama insanlar genellik dilemez? Mesela bir yönetici hangi durumlarda özür dilemeli?
Bahar>Saygının ihlal edildiği her durumda özür dilemek gerekir.
· Mesela bir yönetici astını sert bir şekilde susturursa, Hayır o öyle değil böyle derse ve sonra haksız olduğu ortaya çıkarsa!
· Toplantıya gecikirse!
· Toplantıda sesini yükseltir veya terslerse, başkasını haksız bilgisiz vs bularak iddia ettiği şey aslında yanlış çıkarsa.
· Saygıyı ihlal edecek bir mail atarsa.
· Gereksiz bir suçlamada bulunursa.
· Haksızlık yaparsa.
Bu liste uzar…
Aykan>Peki çalışanın özür dilemesi gereken konular olarak ne gibi örnekler verirsin?
Bahar>Yine ilk madde saygının ihlal edildiği her durumda özür dilemek gerekir.
· Verdiği bir sözü yerine getirmediyse.
· Raporu ya da işi zamanında teslim etmediyse.
· Takım arkadaşını haksız yere suçladıysa.
· Takımın hedefini yakalamasına engel olacak bir şey yaptıysa.
· Sorumsuzluk yaparsa.
· Kalite problemi yaratırsa.
· Güvenlik problemi yaratırsa.
· Performans problemi yaratırsa.
· Finansal bir problem yaratırsa.
· Toplantıya gecikirse.
Aykan>Birde müşteriler var, firmalar, müşterisinden neden kolaylıkla özür dileyemiyor? Yurt dışında bir satış elemanı özür dilerim diye başlar cümleye…
Aykan>Örnek vermem gerekirse çok yakın zamanda yaşadığım bir olayı aktarayım; yurtdışından bir ürün getirteceğim, 1 hafta kadar müşteri temsilcisi ile ürün hakkında mailleştik. Ürün için indirim talebinde bulundum, sipariş vermek istediğim ürün netleştiğinde karşı taraftan teklif istedim. Teklif geldikten sonra indirim yapılmamış ve Web sitelerine girdiğimde liste fiyatları ile aynı olan bir teklif yollanmıştı. Müşteri temsilcisine tekrar yazdım benimle alay mı ediyorsun bir haftadır neden yazışıyoruz diye. Almak istesem Web sitenden sipariş verebilirdim indirim yapmadığın için beni hayal kırıklığına uğrattın dedim. Aynı olayı Türkiye’de yaşayıp mail yollasan ters bir cevap gelebilir. Yurt dışından gelen cevap ise; seni hayal kırıklığına uğratıp sende bu duyguları yaşattığım için özür dilerim oldu. Belki bilinçli bir şekilde, belki aldığı eğitimler doğrultusunda demiştir. Belki de kalem fırlatmıştır duvara bilemiyorum.
Aykan>Peki Bahar, bunu neye bağlıyorsun?
Bahar>Evet firmaların müşterilerinden ve diğer firmalardan özür dilemesi özellikle bizde bir tabu gibi sanki elimi versek kolumu kaptırırım gibi düşünebiliyorlar. Bazen de biraz önce bahsettiğim Accountability yani hesap verebilirlik kültürü zayıf olan firmalar, kendi hatalarını kabul edemedikleri bu konuda güçlük yaşadıkları için özür dilemiyorlar. Bu tarz firmaların yetiştirdiği çalışanlarda şirket kültürünü müşteriye yansıtıyor. Ya da müşteri ile muhatap olan kişinin rekabet ihtiyacı çok yüksekse bunu yönetemiyor ve müşteri ile kazan kaybet diyaloğuna giriyor.
Aykan>Bazen bizden fikir alan danışan destek isteyen bir yönetici ya da çalışana özür dilemeyi denedin mi dediğinde, o da benden şu yüzden özür dilesin diyor. Bunu neye bağlıyorsun?
Bahar>Aslında az önce verdiğim örnek ile aynı. Karşılık bekleyerek özür dilemeyi, genelde rekabetçiliğe, intikamcılığa ve kinciliğe bağlıyorum. Kıssasa kıssas gibi. Ben öyle yaptıysam o da öyle yaptı. Müşteri öyle derse bende böyle derim hesabını sorarım gibi. Ya da benim özür dilemem gerekiyorsa, onun da dilemesi gerekiyor. Rekabet motivasyonu yüksek kişilerde oluyor bu genellikle.
Aykan>Bazılarıda bazen gerçekten karşı tarafı üzen, kıran, gücendiren bir şey yaptığının farkında olmuyor öyle değil mi?
Bahar>Bazen kendimizi ifade ederken, ya da kendi inandığımız şeyin peşinden giderken, fark etmeden karşımızdakinin kişisel haklarına ya da kişiliğine dair bir müdahalede bulunabiliyoruz. Çoğu zaman bunu fark etmiyoruz bile. Çünkü o sırada duygularımız çok güçlü oluyor, o yüzden de kendimize daha fazla odaklanıyoruz. Karşımızdakinin o sırada kendisini nasıl hissettiğini görmezden geliyoruz onun duygusal sinyallerini fark edemeyebiliyoruz. Biz kendimize ve kendi amacımıza ulaşmaya odaklı bir şekilde ilerlerken, bir de bakıyoruz ki aslında en derinde istediğimiz esas noktadan çok uzaktayız. Karşımızdakini kırmışız ve kendimizden uzaklaştırmışız. Tabii bu durumu hiç fark edemeyenler, ya da üstünde durmayanlar da var. Yani ortada özür dileyecek bir şey olmadığını düşünenler. Sonuçta bu bir iş. Ben yapmam gerekeni yaptım, deyip, yoluna devam edenler…
Aykan>Özür dilemeyen birisi ile ilişkileriniz nasıl devam eder?
Bahar>Elbette asla eskisi gibi olmuyor. Sizi kırdığını bile fark etmeyen bir kişiye artık yakınlık duyamıyorsunuz. Özrün gelme süresi uzadıkça da bu gerilim daha da artıyor hatta geri dönülemez bir hal alıyor…
Aykan>Birbirimize biraz daha dikkat edelim diyorsun… Karşılıklı olarak neler düşündüğümüze ve neler hissettiğimizi fark edelim ve buna göre davranalım…
Bahar>Evet kesinlikle ve eğer bir şekilde karşımızdaki kişi için önemli olan kişisel alanlara girdiğimizi fark ettiysek vakit kaybetmeden, kaliteli bir özür dilemeliyiz. Zaman zaman eğitimlerde de bu konuyu ele alıyoruz. Gerçek bir özür nedir diye sorduğumuzda en sık aldığımız cevap samimi ve içten bir özür gerçek özürdür diyorlar.
Bahar>Mesela sana sorsam, senin için gerçek bir özür nasıldır?
Aykan>Bana göre gerçek özür öncelikle senin de dediğin gibi içten olmalı. Asıl Konu “özür dilerim” demek değil. Bununla birlikte o tutumun bir daha tekrar etmeyeceğine dair bir taahhüt almak önemli.Özür dilemek “üzgünüm” veya “benim hatam” demekten öte bir şey bence. Özür yitirilen saygıyı yerine koymak için karşımdaki kişinin çaba göstermesi.
Aykan>Saygıyı legodaki parçalar gibi her tuğlayı tek tek yerine koyarak yeniden inşa etmen gerekir. Bu da kimi zaman karşındaki kişinin kendini daha iyi hissetmesi için ona zaman tanımak demektir. Senin değiştiğini görebilmesi için ona zaman tanıman gerekir. Bu da yalnızca sözcüklerinle değil, davranışlarınla da göstermeni gerektirecektir. Etkili insanın 7 alışkanlığı kitabını yazan Stephen Covey’in bir sözü vardır: “Davranışlarınla girdiğin durumdan konuşarak çıkamazsın.”O yüzden bence iyi bir özür ardından gelen davranışlarla samimiyetini kişiler ispat etmelidir.
Bahar>Ben de buna bir ilavede bulunmak istiyorum. Üstünkörü bir şekilde özür dilemediğimizden emin olmalıyız. Yani özrü ya dilemiyoruz ya da çoğu zaman özrümüz üstünkörü oluyor.
Hemen herkes, hayatının bir noktasında kuru bir özür dilemiştir. Böyle özürlerin faydadan çok zararı olduğunu söylememe herhalde gerek yok. Eğer aşağıdakilerden herhangi birini ya da benzerlerini söyleme alışkanlığınız varsa, lütfen yapmayın diyorum.
· Öyle anladığın için üzgünüm.
· Üzgünüm ama bu benim hatam değil.
· Olaylar böyle geliştiği için üzgünüm.
· Kendimi kötü hissediyorum, ama eğer … olsaydı çok daha kötü olurdu.
· Seni kırmak istemedim, ama durum . . .
· Özür diledim ya. Bu konuyu neden bir türlü geride bırakamıyorsun?
Aykan>Kötü özrün en önemli nedeni senin de başta belirttiğin gibi, öncelikle kişinin kendi motivasyonuna odaklanmasıdır. Pek çoğumuz için özür dilemek, rencide ettiğimiz ya da kırdığımız tarafa kendini daha iyi hissettirmek için listede işaretlenmesi gereken bir kutucuk gibi düşünüyoruz. Aslında o istedi ya da öyle olması gerektiği için özür diliyoruz ve bu işe yaramıyor.
Aykan>Eğer özrün gerekçesi zorunlu bir aksiyonu yerine getirmekse dilenen özür kuru bir özür oluyor ve bu nedenle de işe yaramıyor. Sadece karşımızdaki kişinin bize gücenik kalmasını istemediğimiz için özür dilemiş oluruz.
Aykan>Bu arada insan motivasyonlarından bazıları özür dilemeyi zorlaştırabiliyor diye düşünüyorum. Sen ne dersin? (16 insan motivasyonunu web sitemizden indirin)
Bahar>Evet konuyu motivasyon bilimi açısından ele alacak olursak;
· Onaylanma ihtiyacı yüksekse, özür dilemeyi hatalarını kabul etmek için zorlanıyorlar.
· Onur ihtiyacı yüksekse, kendi prensiplerini düşünerek hareket ettiklerini düşünerek özür dilemekten hoşlanmıyorlar.
· Sosyal Temas motivasyonu düşükse, diğer insanların duygu ve düşünceleri onlarla uyumlu bir halde olmak çok da önemli olmadığı için özür dilemeyi boşvere biliyor.
· Rekabet ihtiyacı yüksekse, özür dilemeyi kayıp olarak gördükleri için kazanmadıklarını düşündükleri için zorlanabiliyorlar.
· Statü ihtiyacı yüksekse, özür dilemenin saygınlıklarına zarar verebileceğini düşünerek özür dilemeyi zor bulabiliyorlar.
Aykan>Bazı insanlar şirinlik yaparak olayı düzeltmeye çalışıyor buna ne diyorsun?
Bahar>Evet buna da sık rastlıyoruz. Bunun nedeni aslında o kişilerin gerçek bir özür dilemeyi bilmediklerinden kaynaklanıyor. Özür dilemek öğrenilebilir bir yetkinlik. Bu biraz önce bahsettiğim gibi bazılarının motivasyonları nedeniyle daha zor öğreneceği bazılarının ise daha kolay öğreneceği bir yetkinlik.
Aykan>Peki ben sana sormak istiyorum, İyi bir özür nasıl olmalı?
Bahar>Aslında her şey kırdığın kişi ile alakalı. Biraz önce belirtmiştim, Crucial Conversations (kritik konuşmalar) eğitimlerinde gruplarla çalışırken hep “Bir özrü iyi bir özür yapan nedir?” diye sorarım diye. Grup üyeleri hemen ağız birliği yapmışçasına “içtenlik” der. Sonra “Özrün içten olup olmadığına kim karar verir?” diye sorarım. Bu defa yanıt o kadar hızlı gelmez. Katılımıcılar tereddüt ederler “özür dilenen kişi, herhalde,” derler. Karşınızdaki kişi yani özür dilediğiniz kişi, sizin durumu gerçekten anlamış olduğunuza dair kanıtları duymayı ve görmeyi bekler. Saygının nasıl ihlal edildiğini anladığınızı bilmek isterler. Farklı durumlar için farklı söylemler karşınızdaki kişiyi durumu anladığınıza dair ikna edebilir. Ben bir iki örnek vereyim. Belki dinleyicilerimize bir fikir verebilir;
· İlk söyleyeceğim şey; Sorumluluğu üstlenmek kabahati duruma yükleme. Her şeyden önemlisi, dargın ya da kırgın olan tarafı suçlama (“Bana gücenmeyi seçtiğin için üzgünüm.”)
· Neden olduğun hasarı azımsamaya çalışmadan kabul et.
· Kendi davranışını eleştirmeye hazır ol. Kendi değerlerine uygun davranmadığını kabul et. (Örnek; genellikle hoşgörülü ve yüksek toleranslı bir insansan, bir olay karşısında düşük tolerans gösterip karşındakini kırdıysan değerlerine uygun davranmamış olduğunu kabullen)
· Hak ettiğin bir ceza varsa bunu kabul et; sebep olduğun üzüntü veya ondan daha büyük bir fedakârlık ile durumu telafi et. (Yara bantı yaranın boyunda ya da ondan daha büyük olmalı.)
· Gelecekte aynı kusuru tekrar işlemekten kaçınacağını karşındakine taahhüt et. Daha doğrusu, aynı kusuru tekrarlamaya yakın hareketlerden dahi kaçınacağına söz ver.
· Bağışlanmayı bekleme ve talep etme. Senin amacın, darılan kişinin değerlerini ve mağduriyetini anladığını göstermek, kendi kusurlu davranışı kınamak ve bir daha tekrarlamamak.
· Umarım daha incelikli bir biçimde özür dilemenin önemini görüyorsundur. Nihayetinde dilediğin özür, bunu bilinçli bir biçimde yaptığını göstermeli.
Kapanış
Aykan>Evet bugünkü Podcastimizin sonuna geldik. Bu haftalık ve şimdilik bu kadar.
Aykan>Bu yayın güzelmiş, acaba ben nasıl katkıda bulunabilirim diyenler patreon.com üzerinden bize küçük katkılarını iletebilir. Patreon patron kelimesindeki r ile o arasına bir e harfi ekliyorsunuz, slash böyle gitmez yazıyorsunuz ve oradan bize nasıl katkı iletebileceğinizi görüyorsunuz.
Aykan> Yok böyle güzel ben sadece dinleyeceğim diyenler bu yayını web sitemiz Success Programme üzerinden, Itunes üzerinden, Spotify üzerinden ve Soundcloud üzerinden takip edebilirler.
Ayrıca geri bildirimde ve önerilerde bulunmak isteyenler için bize ulaşabileceğiniz kanallar;
Whatsapp numaramız,
0533 608 79 79
E-mail adresimiz artik@böylegitmezz.com
LinkedIn, Youtube, Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden Success Programme hesaplarımızı takip edebilirsiniz.
Ve elbette
Bahar Şen
Aykan Raşitoğlu’nun
LinkedIn hesaplarından da bizlere ulaşabilirsiniz.