Bir hafta boyunca süren, İK Teknolojisi ve Çalışan Deneyimi konulu toplantıları henüz bitirdim ve size bazı düşüncelerimi iletmek istiyorum. Çalışan Bağlılığı konusu oldukça önemli ve aslında göründüğünden daha zordur.
Bu Konu Neden Bu Kadar Büyük Hale Geldi?Öncelikle “Çalışan Deneyimi” ifadesi İK'daki her şey için dev bir girdap haline geldi. Yıllar içinde yatırım yaptığımız tüm programlar (çalışan bağlılığı, çeşitlilik ve dahil etme, liderlik gelişimi, performans yönetimi) çalışan deneyiminin bir parçasıdır. Yani Çalışan Deneyimi bir “program” değil, bir "konudur” (ya da belki de bir zihniyettir).
Karşı Konulamaz Kuruluş: Tamamıyla Bir Çalışan Deneyimi
Ve bu konunun etrafında, çalışan deneyimini teşhis etmeye ve geliştirmeye yardımcı olacak yüzlerce yeni teknolojik araca sahibiz. Artık her anket, portal, süreç yönetimi aracının, mobil uygulamanın, web sitesinde “çalışan deneyimi” mutlaka karşımıza çıkıyor ve bize “bunun da çalışan deneyimini daha iyi hale getireceğini” söylüyor.
Görünüşe bakılırsa, birçok şirketin çok fazla teknolojiye sahip olduğu ama yeterince zamanının olmadığı bir devirdeyiz (Zaman, artık işyerinde en değerli kaynak). Bu nedenle, çalışan deneyiminin en önemli kısmı, “iş akışında” teknoloji deneyimini basitleştirmek ve gerçekten hayata geçirilebilen İK programlarını tasarlamaktır.
Yakın bir zamanda İK teknolojilerinin benimsenme durumunu incelemek için büyük bir araştırma projesi başlatıyorum. (Bu araştırmanın bulgularını önümüzdeki sonbaharda paylaşmayı umuyorum). Satın aldığımız birçok sistemin hakkını verememiş olduğumuzu görünce şaşıracağınızı düşünüyorum. (Yapılan bir çalışma, bulut tabanlı HCM-Human Capital Management programları alıcılarının %59'unun umdukları iş sonuçlarına ulaşmadığını ortaya koydu.)
Üçüncüsü, bu konuyla ilgili bir dolu kitap ve makale olsa da, çalışan deneyimini geliştirmeye yönelik gerçek metodolojiler yeni yeni ortaya çıkmaktadır. Bu konu hakkında çok sayıda firmayla çalışıyorum, bu yüzden neler gördüğümü paylaşmak isterim.
Keşfetmeye Başladığımız Metodolojiler
Çalışan deneyiminizi, üretkenliğinizi, refahınızı ve çıktılarınızı geliştirmek istiyorsanız, ne yapmalısınız? Nereden başlarsınız?
İşte, keşfettiğim bazı şeyler:
Bir İş Danışmanı Haline Gelmek
Temel konuları ele aldıktan sonra, çalışmanın çoğu işi basitleştirmeye dayanır (ve bazen işin yeniden tasarlanmasını da içerebilir). Yani bir iş danışmanı haline geleceksiniz ki, bu İK'nın olması gereken en iyi yerdir.
Dikkate alınması gereken birkaç püf noktası: bazı şirketler kuruluşlarını hiyerarşi etrafında değil, müşteri ve çalışan etrafında tasarlar. Southwest Airlines çalışan deneyimini uçak ve mürettebat etrafında tasarlamaktadır. Konuştuğum üreticilerden biri, deneyimlerini müşteri ve hizmet mühendisliği ekibi etrafında tasarlıyor. UPS, işinin çoğunu sürücü ve dağıtım merkezi etrafında tasarlar. Perakende bankalar genellikle perakende şubesi etrafında tasarlar. Ve T-Mobile gibi şirketler ise satış ekibi etrafında tasarlar.
Bu, ele alınması gereken en önemli konulara bakarken odaklanmanızı sağlayan bir yaklaşımdır.
Marie Kondo’yu Uygulamak
Şirketlerle mülakatlar yaparken, bu projelerin Marie Kondo'nun “Toparlamanın Yaşamı Değiştiren Sihiri” kitabını okumak gibi olduğunu düşünüyorum. Şirketler basitçe, ihtiyacımız olmayan süreçlere elveda demeli ve sevdikleri şeyleri korumalılar.
Marie Kondo'nun kendi sürecinde önerdiği gibi, dolabın dibinde bir şey oturuyorsa, sadece onu çıkarın, hizmetleri için teşekkür edin ve onu bırakın. Bu “sürekli düzene koyma” süreci, İK'da yapmamız gereken şeydir.
Ne Yapılacağına Dair Örnekler
Başlamanıza yardımcı olması için gördüğüm birkaç şeyi sizinle paylaşayım.
İnsan analitikleri ekibini devreye sokun. Bu sorunların hepsi ölçümle ilgilidir. İnsanlar nerede zamanı boşa harcıyor? Bir şeyler yapmak için ne kadar çaba harcanıyor? İnsanlar nereye tıklıyor ve kimlere e-mail gönderiyorlar? İyi bir ONA-Organizational Network Analysis (Kurumsal Ağ Analizi) aracına, iyi bir anket sistemine ve işgücünüzde iyi bir araç setine sahipseniz, verilere ihtiyacınız olacaktır. SAP’in Qualtrics’i 8 milyar dolara satın almasını haklı çıkaran şey, çalışan geri bildirimlerinin alınmasına aracı olmasıdır. Bu veriler ve bir analiz ekibi, planınızın bir parçası olmalıdır.
Görüştüğüm şirketlerden biri, satış ekibindeki çalışanlarının verimliliğini analiz etmek için bir ONA (Kurumsal Ağ Analizi) aracı kullandı. Veriler, düşük performans gösteren satış ekiplerinin, yüksek performans gösteren meslektaşlarına göre, yöneticileriyle iletişim kurmak için çok daha fazla zaman harcadığını buldu. İK ekibi işe dahil olduğunda, bu “düşük performanslı” yöneticilerin, fiyatlandırma, yapılandırma ve satış teklifleri hakkında satış ekiplerine aşırı derecede müdahale ettiklerini keşfettiler. Daha fazla güçlendirilen takımlar ise meslektaşlarına göre daha iyi performans gösteriyordu.
Cevap? “Satış çalışanı deneyimini” düzeltme.
Nasıl? Fiyatlandırma, yapılandırma ve müzakere yetkileri konusunda daha da güçlendirilmeleri için, ekipler satış liderleriyle çalıştı.
Daha fazlası da geliyor
Bu konuyu detaylı olarak irdeliyorum ve bu konuda başlı başına bir ders geliştiriyorum. Çalışan deneyiminin bugünün iş dünyasında çok önemli bir konu olduğunu ve uygulamalarla ve araçların artık netleşiyor olduğunu belirterek bitirmeme izin verin.
Son olarak, müşteriler için neler yaptığımızı bir düşünün. Satın alma yolculuğunu haritalama, bölümlere ayırma ve mikro hedefleme gibi konular pazarlamada ve ürün yönetiminde yerleşmiş uygulamalardır. Tüm bunlar şimdi İK'ya geldiler.
Sadece “müşteri deneyiminin çalışan deneyimine bağlı olduğunu” hatırlayın. Çalışanlarımızın hayatlarını daha iyi hale getirdiğimizde, aynı zamanda müşterilere de daha iyi hizmet veririz.
İşte bu konuyu ciddiye almak için motivasyon!