On beş yıl önce (bugünkü adıyla) akıllı telefonlar yoktu. Otuz yıl önce kimsenin bilgisayarı yoktu. Bir düşünün: İlk kişisel bilgisayarlar yaklaşık 40 yıl önce ortaya çıktı. Bugünse sanki herkes parlak bir el bilgisayarına bakmakla meşgul. (Aslını isterseniz, bir Pew Raporu’na göre Amerikalıların üçte ikisinin bir el bilgisayarı var.)
Sezgisel olarak, teknolojinin her zamankinden hızlı geliştiğini hissediyoruz. Peki gerçekten öyle mi? Ray Kurzweil’e göre, kesinlikle öyle. The Singularity Is Near adlı kitabında Kurzweil, teknolojinin artan hızını göstererek, bütün bunların arkasındaki itici gücü açıklıyor.
Bu yazıda Kurzweil’in ivmelenen randıman kanunu adını verdiği bu itici gücü nasıl açıkladığını ve teknolojik ilerlemenin şaşırtıcı sonuçlarını keşfedeceğiz.
Bilgisayar çiplerinin gücü giderek artarken fiyatları düşüyor. Bunun nedeni, son elli yılda tek bir çip üzerindeki transistörlerin -yani temel işlemleri yapan ufak elektriksel bileşenlerin- sayısının ikiye katlanarak artması.
Moore Yasası olarak bilinen bu üslü artış, modern bir akıllı telefonun oncacık alanda bu kadar baş döndürücü şeyleri uygun fiyatlara yapabilmesinin sebebi.
Bilgisayar çiplerindeki teknolojik ilerleme gayet iyi bilinen bir durum, ancak şaşırtıcı şekilde, özel bir durum değil. İster saklanan veri bitleri söz konusu olsun, ister kayıt altına alınan DNA baz çiftleri, bir dizi başka teknoloji de benzer bir üstel büyüme gösteriyor. Sonuçlar aynı: Birkaç on yılda, düşük maliyetler karşılığında artan kabiliyetlerin miktarı binlerle, milyonlarla, milyarlarla ölçülüyor.
Yukarıdaki grafikler ivmelenen teknolojilere birkaç örnek mahiyetinde, ancak bunlardan başka daha bir sürü örnek var. Bunlar doğrudan transistör sayısının iki katına çıkmasına dayanmıyor, fakat yine de hepsi bilgisayar çipleri gibi, kendi üstel eğrilerini takip ediyor.
Peki neler oluyor?
İvmelenen randıman kanununa göre, teknolojik ilerlemenin -özellikle de bilgi teknolojisinin- hızı zaman içinde katlanarak artıyor çünkü itici gücü, iyi bildiğimiz bir güç. Görünen o ki, üstel büyüme, tamamen evrimle ilgili.
Bilindik bir evrimsel süreç olan biyolojiyle başlayalım.
Biyoloji, bir anlamda, doğal “teknolojileri” keskinleştirir. Canlıların DNA’sında, gen adı verilen faydalı araçların şablonları kayıtlıdır. Seçici baskı-veya “güçlü olanın hayatta kalması”-sayesinde avantajlı inovasyonlar sonraki nesillere geçirilir.
Bu süreç kuşaktan kuşağa jeolojik zaman ölçeklerinde tekrarlandıkça, kaotik olmakla birlikte azar azar inanılmaz bir büyüme gerçekleşir. Her şeye baştan başlamak yerine genetik gelişimi temel alarak ilerleyen organizmaların yapısı zaman içinde karmaşıklaşmış ve becerileri artmıştır. Bu yenilikçi güç, bugün Dünya’da baktığımız her yerde görünür.
Hücreler, kemikler, gözler, başparmaklar ve beyin, biyolojideki pek çok inovasyondan bazılarıdır; başparmaklarla beyinden de teknolojiye ulaşılır. Kurzweil’e göre, teknoloji de biyoloji gibi evrimsel bir süreçtir; ancak bir buluştan diğerine geçişi daha hızlıdır.
Medeniyetler, kendilerinden önce gelenlerin fikirlerini ve buluşlarını “yeniden işlevlendirerek” ilerlerler. Aynı şekilde, her teknoloji kuşağı, kendisinden öncekilerin ilerlemelerinin üzerine inşa edilir ve bu da gelişime ilişkin olumlu bir geri bildirim döngüsü yaratır.
Kurzweil’in önemli düşüncesi, her teknoloji kuşağının, kendinden öncekilerin üzerinde yükseldiğidir – böylece teknolojideki ilerlemeler, sıradaki, yeni ve eskisinden daha iyi teknoloji kuşağını mümkün kılar.
Her teknoloji kuşağı bir öncekini geliştirdiği için versiyonlar arası ilerleme hızı çok artar.
Bunu anlamak için, bir sandalyeyi önce el aletleriyle, sonra elektrikli aletlerle, sonra da montaj hattında yaptığınızı düşünün. Üretim her adımda biraz daha hızlanır. Şimdi bu aletlerin her kuşağının aynı zamanda daha iyi aletler tasarlamak ve yapmak için kullanıldığını düşünün. Kurzweil, mühendislerin kullandığı yazılım ve bilgisayarlarda, sürekli daha hızlanan bilgisayar çiplerinin tasarımında da böyle bir sürecin işlediğini öne sürüyor.
Bu hızlanma, teknolojinin yine katlanarak artan “çıktılarıyla” ölçülebilir - hız, etkinlik, fiyat performansı ve genel “güç” gibi.
Hızlanmanın hızlanması: Bir dağa tırmanırken bir de sırt roketi (jetpack) edinmek gibi bir şey.
Dahası, teknoloji daha etkin hale geldikçe daha fazla dikkat çeker. Bunun sonucu, teknolojiyi daha da geliştirmeye yönlendirilen yeni bir kaynaklar selidir: Ar-Ge bütçelerinin artması, en yetkin elemanların işe alınması, vb.
Bu yeni kaynaklar dalgasının tetiklediği “ikinci seviye” üstel büyüme sonucu, üstel büyüme (kuvvet) de hızlanıyor.
Ancak özel paradigmalar (örneğin, entegre devreler) sonsuza kadar büyümeyecek. Bunlar potansiyellerini gerçekleştirene kadar büyüdükten sonra yerlerini yeni bir paradigmaya bırakacaklar.
Kurzweil 2001’de şöyle yazdı: Her on yılda bir ilerleme hızımız iki katına çıkıyor, “21. Yüzyılda 100 yıllık bir ilerleme görmeyeceğiz -daha ziyade 20,000 yıllık bir ilerleme göreceğiz (bugünkü hızla).”
Bu da demek oluyor ki, inanılmaz derecede güçlü teknolojiler, zannettiğimizden çok daha yakın olabilir. Ray Kurzweil’in son 25 yılki tahminleri zamanında kulağa biraz zorlama gelmiş olabilir fakat çoğu doğru çıktı.
Mesela 1990’da, bir bilgisayarın 1998 yılına kadar bir satranç şampiyonunu yeneceğini öngördü ve 1997’de Garry Kasparov, IBM’in Deep Blue’suna yenildi. (2016’da, bir bilgisayar, daha da karmaşık bir oyun olan Go’da uzmanlaştı - ki bu, kimi uzmanlar tarafından bir on yıl daha beklenmeyen bir gelişmeydi.)
21. yüzyılın daha yalnızca 19 yılını geride bıraktığımız şu günlerde ilerleme bir hayli büyüleyici - İnternetin küresel olarak benimsenmişliği, akıllı telefonlar, her zamankinden daha becerikli robotlar, öğrenen yapay zekâ… İlk insan genomunu 2004 yılında yüzlerce milyon dolara dizebildik. Artık makineler genom başına 1,000 dolara, yılda 18,000 tane dizebiliyor.
Bunlar, ivmelenen randıman kanununun ilerlemeyi kışkırttığı örneklerden yalnızca birkaçı. Gelecek sandığımızdan daha hızlı yaklaştığına göre, nereye doğru gittiğimizi ve oraya nasıl varacağımızı “üstel” bir biçimde düşünmek çok önemli.
To learn more about the exponential pace of technology and Ray Kurzweil's predictions, read his 2001 essay "The Law of Accelerating Returns" and his book, The Singularity Is Near.
Image Credit:Deposit
We are a participant in the Amazon Services LLC Associates Program, an affiliate advertising program designed to provide a means for us to earn fees by linking to Amazon.com and affiliated sites.
By Alison E. Berman and Jason Dorrier
This article originally appeared on Singularity Hub, a publication of Singularity University.