The Success Programme Blog

Komşuluk İlişkileri ve  Hakkınızdaki Uydurma Hikayeler

Written by Al Switzler | 01.Tem.2020 18:55:12

Aşağıdaki yazı ilk olarak 9 Mart 2006’da yayınlanmıştır.

Sevgili Kritik Beceriler,

Birisinin sizin hakkınızda kendisine yazdığı uydurma bir hikâyeyi nasıl aslına çevirirsiniz”? Geçen sonbahar, kocam, bitişik evdeki on yıllık komşumuzdan bir şey ödünç almaya gitti. Komşularımız çok iyi insanlar; karşılaşınca selamlaşır, şakalaşır, havadan sudan konuşuruz, çocuklarının mezuniyetlerini kutlarız, vs. Kocam döndüğünde canı sıkkındı. Komşularımız, on ay önce isimsiz bir nefret mektubu almış ve onu benim gönderdiğimi düşünmüşler.

Çok şaşırdım ve hemen kalkıp onlarla konuşmaya gittim. Mektup gerçekten korkunçtu. Noel’den sonra ışıklarını kaldırmadılar diye gerizekâlı oldukları ve bütün mahallenin alay konusu oldukları yazılmıştı. Mektubu ben yazmamıştım; onlara da bunu söyledim.

Ancak hâlâ aramızda bir tuhaflık olduğunu hissediyorum. Ben bu olay hiç yaşanmamış gibi davransam da bazı şeyleri yaparken rahatsız oluyorum. Mesela eskiden beri çocuklarının başarılarını kutlamak için kurabiye pişirip gönderirim. Ama artık bu tür şeylerin başka bir şekilde algılanacağından, kendimi affettirmeye çalışıyormuşum gibi görüneceğinden korkuyorum.

Lütfen yardım edin,
Huzursuz Komşu

 

Sevgili Komşu,

Öncelikle, tebrikler. Komşularınızla konuşmak için hemen kalkıp gittiğinizi söylemişsiniz. Bir şeyi konuşarak halletmezsek tepki göstererek halletmeye çalışırız. Onun için, tebrikler. Kendinize farklı hikâyeler anlatsaydınız, farklı davranırdınız. Haksız yere suçlandığınız için gücenip kendinizi geri çekseydiniz, hiç işe yaramayacak davranışlarda bulunurdunuz; hisleriniz yüzünüzdeki ifadeye, gönülsüz selamlaşmalara vb. yansırdı. Düşünceleri tamamen içimizde tutmak mümkün olmadığı (ve dışarı taştıkları) için, insanlar genellikle dedikoduya başvururlar. Dedikodu ise kontrol edilemez bir şeydir; yavaş yavaş dışarı sızar. Dalga dalga yayılarak dedikodusu yapılan kişiye kadar ulaşır. O nedenle, kendinize, karşınızdaki kişiyle, kendinizle ve ilişkinizle ilgili gidip konuşacak cesareti bulabildiğiniz  için sizi tebrik ediyorum. Böyle bir durumda aranızdaki ilişki için ortak anlam havuzuna katkıda bulunmak çok doğru adımdı.

Ele almak istediğim iki soru var.

İlk olarak, yapmadığımız bir şeyle haksız yere suçlandığımız durumlarla nasıl baş ederiz?

İkincisi, bir kabahat işlemediğimiz halde işlediğimizi düşünen kişinin kendisine anlattığı hikâyeyi “aslına çevirmesine” nasıl yardım edebiliriz?

Öncelikle, haksız yere suçlandığınızda duygularınızla nasıl baş ediyorsunuz? Seçeneklerinizi anlamanın yolu, eylem yolu dediğimiz şey. Bu model, duygularımızın nereden geldiğini açıklamamıza yardımcı oluyor. Kısaca şöyle:

    • Bir olay gözlemliyoruz (yani içsel ve çevresel filtrelerimiz aracılığıyla olup biteni görüyor ve duyuyoruz).

    • Elimizdeki verilerle (gözlemlediğimiz olaylara dayanarak) kendimize bir hikâye anlatıyoruz. Bu hikâyeler faydalı olabileceği gibi zararlı da olabiliyor.

    • Kendimize anlatmayı seçtiğimiz hikâyeye uygun duygular hissediyoruz.

    • Sonra hikâyemize ve duygularımıza göre davranıyoruz (diyaloğu, sessizliği ya da şiddeti seçiyoruz).

KRİTİK KONUŞMALAR EĞİTİMİ

Burada önemli olan, duyguların neden hâlâ yatışmadığını keşfetmek. Neden hâlâ komşunuzun sizin davranışlarınızı ve amaçlarınızı nasıl yorumladığına kafanızı takıyorsunuz? Eylem yolunuzdan geriye giderek ilk gözlemlerinize kadar gelin. Gözlemledikleriniz hakkında kendinize daha yararlı hikâyeler anlatabilir misiniz? Yoksa gözlemleriniz size bir başka kritik konuşmanın gerekli olduğunu mu gösteriyor?

Bir konuyu açıp açmamak konusunda karar verirken, kendi kendinize şunu sorun: “Kafamın içindeki o ses bir türlü gitmiyor mu?” yoksa hikâyelerinizi yeniden gözden geçirdikten sonra bile “tepki mi gösteriyorsunuz?” Bunlardan birine cevabınız “evet” ise, muhtemelen konuşmanız gerekiyor.

Komşularınızın hâlâ o mektubu sizin yazdığınızı düşündüğünden korktuğunuzu söylüyorsunuz. Bu bir başka konuşmanın konusu olabilir. İlk konuşmanızdan söz ederek, komşularınızın şimdi kendilerini nasıl hissettiklerini sorabilirsiniz. İyi bir komşu olmak ve olumlu ilişkiler kurmakla ilgili amacınızı onlarla paylaşın.

Aranızda hâlâ bir sorun olduğunu düşündüren gerçek davranışlar gözlemlediyseniz (yani gönülsüz selamlaşmalar, göz teması kurmamak ya da görüşmekten kaçınmak gibi sözsüz işaretler gördüyseniz), bunlardan söz edebilir ve halen tutundukları hikâyeye dair bir kritik konuşma yapabilirsiniz. Bu durumda karşınızdaki kişilerle konuşmak için izin isteyin ve ortamı güvenli hale getirmekle işe başlayın. Özel bir konuşma yapın. Duygusal davranmayın, dürüst bir merak sergileyin. Gözlemlerinizden başlayarak diğerlerinin yollarını keşfetmeye çalışın. Örneğin, “Mahallede karşılaştığımız zaman gözlerime bakmadığınızı ve sohbeti kısa kestiğinizi fark ettim.” Onların duygularıyla veya güdüleriyle ilgili yargıda bulunmayın. Sadece gerçekleri ortaya koyun. Sonra da endişenizden bahsedin: “Hâlâ o mektupla ilgili olumsuz duygularınız varmış gibi hissetmeye başladım. Biraz konuşabilir miyiz?”

Komşularınızın kendilerine hangi “hikâye”yi anlattığını, yani onların verilerini anlamaya çalışıyorsunuz. Sonra, diyaloğa girdiğinizde, kendi bakış açınızı ve amacınızı da paylaşabilirsiniz.

Diğer seçenek sabırlı olmak. Diyelim ki komşularınız, mektubu sizin yazdığınızı düşünmediklerini söylediler. Diyelim ki tepki gösterdiklerini görmüyorsunuz. O halde bu meseleyle ilgili enerjinin büyük kısmını sizin hikâyeleriniz yaratıyor demektir. Bu durumda, bekleyin. İyi bir komşu olma stratejinize devam edin. Genellikle, elimize fazladan veri geçmediğinde, hikâyelerimiz ve duygularımız silikleşir. Endişelerimiz yatışır. Bu, eylem yolunuzu etkin bir biçimde yönetmektir. Bu yaklaşım bana kimin söylediğini bilmediğimiz şu sözü hatırlatıyor: “Yirmi yaşındayken, başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğünü merak ederiz; kırk yaşındayken, bizim hakkımızda ne düşündüklerini umursamayız; altmış yaşına gelince, bizim hakkımızda düşünmediklerini fark ederiz.”

Sorunuz için teşekkürler. Umarım buradan çıkaracağımız derslerle kendi hikâyelerimizle bağlantı kurabilir, konuşmamız gereken zamanı anlayabilir ve duygularımıza biraz daha sabır gösterebiliriz. Bütün bunlar bizi diyaloğa götürebilir.

En iyi dileklerimle,
Al