Pasif Agresif misiniz?

Content Writer Steve Willis
  • calendar
    YAYINLANMA TARİHİ 01.Tem.2020 21:42:55
  • clock
    OKUMA SÜRESİ 12 minutes
Sevgili Steve,

Yakın zamanda Crucial Conversations eğitimini aldım ve sessizlik-diyalog-şiddet yelpazesinden haberim oldu. Sanırım benim eğilimim, iş yerinde sessizliğe, evdeyse şiddete başvurmak. Bir süredir, bu iki ortamda neden farklı davrandığıma kafa yoruyorum. Evde kendimi daha güvende hissettiğimi düşünüyordum. Fakat geçenlerde, iş yerinde sessizlik gibi görünen davranışımın da esasında pasif agresyon olabileceğini fark ettim.

Bu da aklıma şu soruyu getirdi: Pasif agresyon bu yelpazenin neresinde? Pasif agresyon sessizlik mi sayılır, yoksa üstü kapalı şiddet mi?

Selamlar,
Özeleştiri



Sevgili Özeleştiri,

Bundan birkaç yıl önce,USA Today’in Ekonomi sayfasında bir makaleye rastladım. Sayfanın başında, Milli Gelirler Dairesi’nin eski haciz memurlarından biri hakkında bir yazı vardı. Açıkçası o an bundan daha sürükleyici bir yazı bulabileceğimi düşünmüyordum. Fakat bir sonraki sayfada, neredeyse tepesinde neon ışıkları yanıp sönen bir başlıkta başka bir makale vardı: “Gülümsüyor Ama İçten İçe Köpürüyor musunuz?” Hmmm, haciz memuru mu, yoksa öfkeden kudurmuşken gülümsemek mi? Herhalde hemen ikinci makaleye geçtiğimi tahmin edersiniz. Bireylerin davranışlarıyla ilgili olduğunu düşündüğüm makalenin, kurumsal davranışlar, ya da daha doğrusu, kurumların içindeki kolektif davranışlar üzerine bir inceleme olduğunu çok geçmeden anladım. Yazı, pasif agresif kültürün etkisini göz önüne sermekle kalmıyor, bu kültürü beslemeye daha yatkın sektörleri de açık ediyordu. Bu makaleyi okumak beni hem bireysel hem de kolektif pasif agresif davranışlar hakkında düşünmeye, bunları gözlemlemeye (hatta kimi zaman da bu davranışlara katılmaya) itti. Yıllarca bu konu üzerinde çalıştıktan sonra, artık kendimden emin bir biçimde söyleyebilirim ki, sorunuzun cevabı, evet. Bu cevap kafanızı karıştırdıysa, izin verin, biraz daha açıklayayım.

kritik-konusmalarda-sessiz-mi-kaliyorsunuz-siddetli-mi-oluyorsunuzYıllar içinde sessizlikten şiddete uzanan çizgiye dair ilginç bir şey fark ettim. Bu her zaman bir çizgi olmuyor; pek çok zaman da bir yay ile temsil edilebiliyordu. Bu yayda sessizlik ve şiddet iki uçta duruyor, fakat birbirinin zıddı olmaktansa birbirlerine doğru eğilip uzanıyordu. Pek çok durumda da sessizlikten şiddete veya şiddetten sessizliğe doğru ani bir sıçramayla birbirine değiyordu. Sizin sorunuza gelince, pasif agresif davranışlar kolayca üstü kapalı sessizlik biçimine bürünebilirler, çünkü özünde öyledirler.

Bu size biraz ters gelebilir, ancak sessizlik ile şiddetin temelinde aynı duygu vardır: Korku. Sessizlik stratejileriyle korku arasındaki bağlantıyı kurmak kolay gibi görünse de, korkuyla şiddet arasındaki bağlantıyı kurmak benim için o kadar da kolay değildi. Korkunun güdülediği şiddete verebileceğim bazı örnekler şöyle: “Benimle aynı fikirde olmadığından korkuyorum, onun için gücümü göstermeliyim” veya “Kendimi gösteremeyeceğimden korkuyorum, onun için saldırıya geçmeliyim.” Yani sessizlik ve şiddet stratejilerini aynı duygunun farklı ifadeleri olarak ele alırsanız, aralarındaki sınırlar silikleşmeye başlar. Bazen de öyle silikleşir ki, davranışı net bir şekilde sınıflandıramaz hale gelirsiniz.

 

KRİTİK KONUŞMALAR EĞİTİMİ

Eğitim Broşürünü İndir

 

Şimdi sizin sormadığınız, ama bence bu tartışmanın bir parçası olmayı hak eden konuya gelelim. Farklı farklı kurumlarda en sık karşılaştığım iki tür pasif agresyon var. Bunlar, dünyanın farklı bölgelerinde farklı biçimler alıyor. Onun için, bunları gözden geçirirken, sizin yaşadığınız veya çalıştığınız yerde görülüp görülmediklerini ve ne şekilde ortaya çıktıklarını bulmaya çalışın.

Alaycılık. İlk tür, daha ziyade agresif pasif bir strateji. Bir kişinin, başkalarında güvensizlik duygusu yaratırken, esasında kendini güvende hissetmediğinin en yaygın işaretlerinden biri. Bu strateji, hep el altında olduğu için ve etrafımızda daha birçok örneği bulunduğu için, yaygın olarak kullanılıyor. Unutmayalım ki, oyuncu ve eğlenceli bir alaycılık türü de var. Fakat kurumlarda gördüğüm alaycılığın önemli bir kısmı, kelimenin kökeniyle örtüşüyor. Yunanca’da sarkazein’den türetilen sarkazm, sözlük anlamı olarak “derisini yüzmek” anlamına geliyor. Ahh! Verilen acıyı azaltmak için de her zaman arkasından “Dalga geçiyorum! Hiç şaka kaldıramıyorsun,” gibi bir klişe geliyor.

Dedikodu. İkinci strateji, etkisi kanıtlanmış pasif agresif yaklaşıma daha yakın. Burada mesele, ne zaman kendinizi zayıf hissetseniz, diğer tarafı sırtından bıçaklamak. O kişiyle konuşurken endişelerinizi, tereddütlerinizi ya da zıt fikirlerinizi asla dile getirmeyip, bunları konuşmak için, söz ettiğiniz sorunları çözme imkânı olmayan ilgisiz bir üçüncü kişiyi beklemek. Endişelerinizi, sizin isminizi vermeden, sorunu çözebilecek birilerine sızdırma ihtimali olan birisiyle konuşursanız, ekstra puan alıyorsunuz. Bu tür, ilk örneğe göre daha masum durmakla birlikte, ilişki ve kurumun kültürü üzerindeki uzun vadeli etkisi aynı.

Yanlış anlamayın, insanların arasını açan bu taktikleri keyif için anlatmıyorum. Bence bir diyalog içinde olmadığımızı ne kadar erken fark edersek (özellikle de yoldan kurnazca, üstü kapalı bir biçimde saptığımızda), diyaloğa o kadar çabuk dönebilir ve hasarı o kadar azaltabiliriz. Size pasif agresyondan uzak konuşmalar diliyorum!

İyi şanslar,
Steve Willis

Steve Willis

Steve Willis İçerik Üreticisi

Subscribe to the Newsletter